Başbakan Erdoğan, kongre konuşmasına büyük usta Sezai Karakoç’un şiiriyle başladı. Başlığı ‘Sürgün ülkeden başkentler başkentine’ olan şiiri. Türkiye’nin şair kimliğiyle tanıdığı Karakoç, aynı zamanda bir partinin genel başkanı: Yüce Diriliş Partisi. Temeli Diriliş Dergisi olan bir parti. 19 Mart 1997’de 2 genel seçime girmediği için kapatılan partiyi 2007’de bu kez ‘Yüce’ adını ekleyerek yeniden kurdu Karakoç. Muhalefeti hiç bırakmadı. Zira muhalefet ettiği görünürdeki siyasal iktidar değil, tarihini 1945 olarak verdiği bir bir ‘iktidar formu’ydu. Bu muhalefetini 2006’da Kültür Bakanlığı Özel Ödülü’nü kültür sanat işlerine bağışlayarak, 2011’de de Cumhurbaşkanlığı Edebiyat Ödülü’nü almayarak sürdürdü.
Dün Başbakan Erdoğan’ın konuşmasındaki vurgular, değindiği duygusal temalar Yüce Diriliş Partisi’nin programıyla, Karakoç’un partinin sitesinden yayınlanan konuşmalarıyla karşılaştırıldığında, akla o ünlü ifade geliyor: “Kendisi muhalefette, fikirleri iktidarda.” Ancak bu ifade, Karakoç özelinde yetersiz kalıyor. Çünkü onun şiirleri de fiilen iktidarda. Türkiye’yi değiştiren on yıllık iktidarın lideri sadece konuşmasına onun şiiriyle başlamadı, o şiir bütün konuşmayı duygusal bir metin haline getirdi.
Uzun şiirin Erdoğan’ın okumadığı mısralarında kişisel öyküsünün yansımaları da vardı:
“Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken
Söyleyemediğim ateşten kelimeleri.”
“Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli.”
Ve yüreğindeki aslolanın:
“Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden
faydalandım Salome’nin Belkıs’ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin.”
Erdoğan, bir milletle kucaklaşma konuşması yaptı. Siyaset dünyasının beklediği ‘2023 Siyaset Vizyonu’ ise 63 maddelik bir manifesto olarak dağıtıldı. Erdoğan’ın konuşmasında ‘yeni bir şey’ bulamayanlar, o maddelerin Erdoğan tarafından yüksek sesle açıklandığını tahayyül ettikten sonra tekrar düşünmeli...