Herkes Ak Parti üzerinde o kadar yoğunlaştı ki, seçimlerin diğer partilere ne getirdiğine bakan yok.
Oysa en azından gündemdeki koalisyon formüllerinin geçerliliği açısından her partinin içine bakmak gerekiyor.
Mesela CHP’nin seçimle gelen parlamento grubu hangi renklerden oluştu ve bu renklerin Kılıçdaroğlu’na çizdiği istikamet ne?
Mesela Bahçeli’nin çizdiği liderlik profili içinde MHP hangi rolleri oynayabilir?
Ve mesela “Türkiyelileşme” söylemi ile meydanlara çıkan, ancak seçimlerde Kürt oylarının yoğunlaşması ile etnik parti hüviyeti derinleşen, bu arada bir ucu ülkede diğer ucu Kandil’de bulunan silahlı yapı ile ilişkiler içinde olan, artı, tabii lider kabul ettiği Öcalan’ın İmralı’da ömür boyu hapis cezası çekerken devletle görüşmeler yürüttüğü ve dahi Suriye’deki çatışmalar içinden, Türkiye’yi de enfekte edecek bir “Kürt devleti” ümidi çıkarmaya teşne, Meclis’e taşıdığı 80 kişilik grup içinde “İslamcı”sından dinsizine her rengi taşıyan HDP’nin, sadece koalisyon pazarlıkları açısından değil, Türkiye açısından ifade ettiği anlam ne?
Olayın bir de Ak Parti’nin bu seçimde kaybettiği “Kürt oylar” boyutu var. Şu an Suriye’de yaşananlar sadece Ak Parti’nin ve Hükümetin meselesi olmadığı gibi, Ak Parti’nin kaybettiği “Kürt oylar” da sadece Ak Parti’nin meselesi değil. Nasıl ki HDP “Türkiyelileşmek” adına Kürtler dışından oy almaya çalışıyor, bunu da hepimiz önemsiyorsak, Kürtler’in oyunun bir etnik partinin dışındaki partilere dağılmış olması da son derece hayati önem taşıyordu. Buradan bakıldığında Ak Parti’nin Kürtler’den, hatta etnik Kürt partisinden daha fazla olmak üzere aldığı oylar da “Bir başka Türkiyelileşme” misyonunu ifade ediyordu. Alın işte, Doğu-Güneydoğu’da bazı illerde Ak Parti oyları neredeyse “marjinal” hale geldi. Hatta tüm Türkiye’de “Kürt oyları” etnik partide yoğunlaştı. N’olacak şimdi? CHP ve MHP’yi hiç ilgilendirmiyor mu bu?
Hatta sorayım, Doğu-Güneydoğu’da “Parmakla işaretlenmek” pahasına hala Ak Parti’ye oy veren Kürtlerin yaşadığı psikolojiyi tahmin etmek zor değil. Bunun “Endişe” olduğunu görmek de zor değil. Peki HDP’nin, belli ki silahlı yapı ile işbirliği içinde aldığı bu sonuç, bizatihi HDP’ye oy veren ama mesela PKK ideolojisini benimsemeyen kitleyi hiç ilgilendirmiyor mu?
Türkiye’nin Birinci Meclisini düşünün, İkinci Meclisini düşünün. Oradan oraya nasıl gelindi ve Milli Mücadele’yi veren Meclis nasıl ayrıştı?
Belli ki Kürtlük dünyası ilginç bir süreç yaşıyor. Belli ki bu süreçte, uluslar arası odakların bölgeye ilişkin hesapları çok etkin rol oynuyor.
Barzani ile PKK’nın farklılaşması ne anlama geliyor, acaba bu seçimde HDP’de yoğunlaşan Kürtlerin tamamı bunun muhasebesini yaptı mı?
Birinci Meclis’in sarıklı simaları ikinci Meclis’te neden yok oldu?
Türkiye Milli Mücadele’den sonra nasıl Tek Parti diktasına düştü ve Milli Mücadele’nin bazı komutanları neden öteki komutanların oluşturduğu Tek Parti diktasından kurtulmak için siyasete soyunmak zorunda kaldı?
Türkiye hala, o dönemlerin sistem içinde biriktirdiği semptomlardan kurtulmaya çalışıyor.
Sizce ya da HDP bünyesinde siyasi rol üstlenenlerce mesela şu başlıklar üzerinde HDP bünyesinden nasıl politikalar üretilecek?
- Din alanı. Henüz Türkiye Cumhuriyeti bile İslam’la ilişkinin sağlıklı çerçevesini bulabilmiş değil. Kürt toplumunun dindarlığı da peşinen kabul edildiğine ve HDP’nin Meclis grubuna dini görünümü belirgin simalar seçildiğine göre bu alan nasıl tanzime edilecek?
- Silahlı yapı ile ilişkiler alanı. Başlıbaşına bir vesayet sorunu.
- İmralı-Kandil arasındaki dengenin yönetilmesi alanı.
- Irak Kürdistanı veya Barzani ile ilişkiler alanı.
- Suriye’de olan bitenlerin Türkiye’yi hangi ölçüde ilgilendireceği meselesi.
- Ve bütün Türkiyelileşme iddialarına rağmen yoğunlaşan “Kürt partisi” görünümünün Türkiye’nin diğer bölgelerinde ortaya çıkaracağı algıyı yönetme meselesi.
Sizce de önemli değil mi tüm bu başlıklar?
Bence önemli. Basiretle hareket edilmediği takdirde bölgedeki herkesin başına bela getirecek kadar önemli.