Demokratik ülkelerde vatandaşlar siyasi parti kurma, siyasi faaliyet yürütme ve bu yolla iktidara talip olma hakkına sahiptirler.
Demokrasiyle yönetilen halkı Müslüman ülkelerde de aynı haklar vardır.
Vatandaşların aşırı politize olduğu ülkelerde, aynı inanç ve düşünceye sahip fertlerin, kimi zaman, sırf siyasi anlaşmazlık yüzünden siyasi düşünceyi bir dinmiş gibi algılayıp muhataplarını kırdıkları rencide ettikleri ve birbirlerine siyasi rakipten ziyade amansız düşmanmış gibi davrandıkları görülebiliyor.
Bunun en canlı misali, Fazilet Partisi kapatıldıktan sonra kurulan AK Parti’ye karşı SP’yi destekleyen kimi partililerin takındığı tavrıdır.
AK Parti ve SP
Birkaç münferit örnek dışında AK Parti camiası başta genel başkan olmak üzere SP hakkında rencide edecek sözleri kullanmamaya itina göstermişler merhum Erbakan hocayı da hep rahmetle anmışlardır.
Başkan Erdoğan sadece anmakla kalmamış Erbakan’ın misyonunu üstlendiğini de defaatle tekrarlamıştır.
Bu yüzden de Milli Görüş tabanının kahir ekseriyeti AK Parti’yi desteklemektedir. Ve bu itibarla en büyük Milli Görüş partisi AK Parti’dir dense yeridir.
Buna mukabil SP’de birkaç istisna haricinde AK Parti’ye karşı takınılan tavır genelde dini gerekçelerle itham edici, tahkir ve tahrik edici olmuştur!
Her iki partinin tavrına seçmenin verdiği tepki de karar da ortadadır! Biri seçmen desteğiyle iktidarda, diğeri yüzde bir etrafından dönüp durmaktadır.
AK Parti ve Yeni Partiler
Şimdilerde benzer bir manzara AK Parti ile bünyesinden çıkan iki parti arasında müşahede edilmektedir.
Her iki tarafta da bir diğerini itham eden tahkir ve tahrik eden kimi tavırlar ve beyanlar görülmektedir.
Zirvelerdeki imalı mesajlar aşağılarda sert ithamlara dönüşmekte ve maalesef dün omuz omuza mücadele veren dostlar yüz yüze gelmekten çekinen rakiplere dönüşmektedir.
Özellikle sosyal medyadaki ölçüsüz yazışmalar, atışmalar bence bir Müslüman olgunluğuna yakışmamaktadır.
Müminler kardeştir
Pazar günkü yazımda, ‘Dün birlikte yol yürüdüğümüz arkadaşlarımızı bugün yaşanan siyasi ayrılık sebebiyle karalamayı da doğru bulmam.’ derken bu hususa işaret etmek istedim.
İki sebepten ayrı düşen dostların biri birilerin kırmamaları gerekir.
Birincisi partilerden önce hepsi ümmetin bir ferdi olarak dinde kardeştirler.
Din kardeşliği dil, renk, ırk, cemaat, parti, cemiyet gibi toplulukların fevkindedir.
Farklı meslek meşrep, cemaat, parti ve sivil toplum örgütlerinde bulunmaları Müslümanları düşmanlığa sevk etmemelidir.
Müminler ancak kardeştir ilahi kuralı kulak ardı edilmemelidir.
Dolayısıyla hiç bir Müslüman bugün siyasi ayrılık yaşadığı Müslümanlara düşman gözüyle bakmamalıdır!
Sevgi ve nefret ölçüsü
İkincisi kaliteli siyaset yapmak isteyen de başkasını karalayarak değil kendi düşüncesini, programını icraatını anlatarak siyaset yapmalıdır.
Filan kötüdür demek sizin iyi olduğunuzu göstermez. Siz kendi özelliklerinizi anlatmaya çalışın, bırakın kararı halk versin seçmen versin.
Sevginizi bir gün ayrılacağınızı hesaba katarak, nefretinizi de bir gün bir araya geleceğinizi hesaba katarak sürdürünüz.
Unutmayalım ki dün çok sert ifadelerle eleştirdikleri partiye daha sonra katılan kimi siyasiler o eleştirilerini hatırlamak bile istemiyorlar!
Yarını düşünmek gerekir
Hâsıl-ı kelam, dün omuz omuza aynı safta mücadele eden kimi dostların bugün siyasi gerekçelerle farklı partilerde yer almış olmaları onları din kardeşi olmaktan çıkarmaz.
Öyleyse Müslümanlar siyasi görüşleri ne olursa osun din kardeşliği hukukunu gözetmek zorundadırlar.
Siyasi görüş farklılıklarını ve eleştirilerini birbirini rencide ederek tahkir ederek değil,Müslümanca, kırıp dökmeden lisan-ı münasiple, hikmetle ve mev’ıza-i hasene ile yapmalıdırlar.
Unutulmamalıdır ki, bu sistem içinde yarın kimin kiminle ittifak yapacağı da belli değil.
Yolumuz hem dünyada yarın muhataplarımızın yüzüne bakabileceğimiz, hem de ahirette hesabını kolay verebileceğimiz bir yol olmalıdır!
Din kardeşliğini bir kenara koyarak yola çıkanlara söyleyecek sözüm yoktur!