Geçtiğimiz hafta Mehmet Ali Ağca birdenbire Roma’da ortaya çıkmıştı. O, Hıristiyan dünyası için çok büyük sembolik değeri olan Papa’ya suikast yapan bir isimdi.
Suikastın arkasında kimler vardı, sorusu hiçbir zaman net cevap bulmadı. Ama herkes bu işin sırf Mehmet Ali Ağca ile sınırlı olmadığından emindi ve Ağca’nın Roma’da ortaya çıkışı da, bu suikast kadar gizemli idi. Çünkü bu hadise, Avrupa’da islamofobi eylemlerinin tırmandığı bir zamana denk gelmekteydi.
Dün Paris’te Hazreti Peygamber’e yönelik saldırıları ile bilinen mizah dergisi Charlie Hebdo’ya silahlı baskın yapıldı ve 2’si güvenlik görevlisi, 10’u dergi çalışanı olmak üzere 12 kişi öldü.
Bütün yorumcular bunun Avrupa’nın 11 Eylül’ü olduğunun altını çizdi. Sarsıcı bir hadise olduğu muhakkak.
Olayın yorumuna Mehmet Ali Ağca’nın Roma’daki görünüşü ile başlamam, hiç şüphesiz içinde taşıyabileceği sırlar itibariyle benzerlikler bulunabileceği düşüncesinden kaynaklanıyor.
Almanya’da PEGIDA adıyla ortaya çıkan islamofobik hareketin tırmandığı günler içindeyiz. Yabancı karşıtı ve İslam karşıtı bir hareket bu. Avrupa’nın ırkçı, nazist, İslam karşıtı kodlarını harekete geçirmeyi hedefliyor bu hareket. Böyle bir sosyo-kültürel zeminin Fransa’da da mevcut bulunduğu yadsınamaz.
Kaldı ki, IŞİD olayı ortaya çıktığından bu yana, Avrupa ülkelerinden gerçekleşen katılımlarla da “Terör - İslam denklemi” kurmaya müsait bir medyatik zemin oluşmuş durumda.
İşte böyle bir zamanda “Olağan şüpheli” olarak Müslümanların gösterilebileceği kanlı bir eylem devreye sokuluyor.
Saldırgan karikatürler sebebiyle tehdide maruz kalabileceği düşünülerek polis tarafından korunan bir dergi Charlie Hebdo.
Görüntülere bakıyorsunuz, silahlı iki adam adeta elini kolunu sallaya sallaya geliyor, dergiye giriyor, ortalığı tarıyor ve yine elini kolunu sallaya sallaya çekip gidiyor.
Kim bunlar?
Katiller kim?
IŞİD’in uzantıları mı?
IŞİD’e bağlı militanlarsa, IŞİD ne?
Doğrusu İslam dünyası, IŞİD’in kimler olduğunu da, ne adına savaş verdiğini de çözebilmiş değil. “İslam adına” bir tanımlamayı da İslam dünyası kendi üzerine kondurmak istemiyor.
Ama bu saldırıyı gerçekleştiren kişilerin adının -şayet öyle çıkarsa- Müslüman adı olması Avrupa’daki ve genelde Batı’daki İslam karşıtlığını beslemeye kafi geleceğinden kuşku duymamak lazım.
Bu eylemi yapanlar, hiç kuşkusuz Batı’daki İslam düşmanlığı ateşine odun taşımışlardır.
“İslam adına” diye eylem yapmanın her zaman “İslam adına” olmayabileceği gerçeğinin, taa Hazreti Peygamber (s.a.) zamanından bu yana pek çok örneği
vardır.
Peygamberimiz “Ahirette ‘cihad etti’ denilerek Allah’ın huzuruna getirilen kişiye, ‘sen Allah için değil asıl yiğitçe mücadele etti desinler diye savaştın” denileceğini ve cehenneme gönderileceğini” bildiriyor.
Savaş anında kelime-i şehadet getirerek Müslüman olan birisini, “korktu da İslam’a girdi” kanaatiyle öldüren bir başkasına ise Peygamberimiz, “Onun kalbini yardında mı baktın?” diye tarizde bulunuyor.
Öldürme kararı.
Savaş kararı.
Bunlar, İslam içinde son derece hassas meseleler. Ama yine İslam tarihi içinde, ölüm kararlarının keyfi tasarruflara konu olduğu da bir gerçektir. Ama bu, insan olan her yerde böyledir. İnsanın damarlarında fesat çıkarma ve kan dökme vardır çünkü.
Avrupa’daki Müslümanlar cinayetler karşısında çok net tavır koydular. Doğru tavır budur.
Şunu da ifade etmek gerekir ki Müslüman adı taşıyan şu veya bu kişinin herhangi bir istihbarat kuruluşu ile irtibatlı olmasının ve onların islamofobiyi besleyecek bir cinayete yönlendirilmesinin önünde de bir engel bulunmamaktadır. İslam dünyasında Amerikan, İngiliz, Fransız ya da İsrail ajanlarının cirit attığından kim kuşku duyabilir? Burada Fransa Meclisi’nde Filistin’in devlet olarak tanınmasını da hatırlamak yanlış olur mu?
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, olaydan sonra Müslümanlara tepki yöneltilmemesi çağrısında bulunarak sağduyulu bir tavır sergilemiştir, bu önemli.
Charlie Hebdo veya benzeri yayın organlarının, insanların mukaddeslerine saldırıyı düşünce özgürlüğü çerçevesinde sürdürmesinin de Batı dünyası için ciddi bir insani - ahlaki problem olduğunu da belirtmek bu değerlendirmenin olmazsa olmaz bir gereğidir.