İstanbul tek başına çok sayıda ülkeden daha büyük bir nüfusa sahip. Keza ekonomik büyüklüğü de öyle.
Böyle bir şehri idare etmek, kaynakları etkili kullanmayı, çarkı döndüren dişlilerin fasılasız çalışmasını temin edebilmeyi gerektiriyor.
En ufak bir ihmal, azıcık göz yorgunluğu bile öngörülemeyecek büyüklükte sorunlara yol açabiliyor.
İçme suyundan ulaşıma sayısız kalemden bahsediyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimi kazandığı 1994’ten bu yana, İstanbul’da giderek gelişen ve tıkır tıkır işleyen bir düzen kuruldu.
“Haftanın iki günü çeşmelerden su akıtacağız” diye seçim vaadinde bulunulan, en temel ihtiyaçların dahi aksadığı, havası kirli, sokakları çöplük olmuş, suları akmayan bir şehirdi İstanbul.
Önce temel ihtiyaçlar giderildi, ardından sosyal belediyecilik anlayışıyla İstanbul’un mutena muhitlerindeki belediyeye ait tesisler halkın kullanımına açıldı.
Yollar, kaldırımlar yenilendi. Kentsel dönüşümle ve TOKİ ve KİPTAŞ’ın toplu konut projeleriyle çok kişi ev sahibi oldu. Deprem riskine karşı ciddi sayıda ev stoku yenilendi.
İSMEK gibi meslek edindirme ve geliştirme merkezleri açıldı. Çocukların eğitimlerini takviye eden Bilgi Evleri hayata geçirildi. Her ilçeye spor kompleksi, kültür merkezi, kütüphane ve kapalı yüzme havuzu yapıldı.
İBB aynı zamanda kendisi için kaynak üreden ve istihdam sağlayan büyük bir fabrika gibi çalıştı.
1983’ten beri İstanbul’da yaşıyorum. evlerin banyolarının bidon dolu olduğu, küvetlerin sadece su depolamak için kullanılabildiği, dışarıya asılan çamaşırların kömür kokusundan giyilemediği günleri çok iyi hatırlıyorum.
İstanbulluların o günleri hatırlayarak bugünkü düzenlerini riske atmayacağını düşünüyordum. Yanılmışım.
Sonra şöyle dedim; CHP, kazansa da İstanbul’un İzmir olmadığını bilir, en azından iyi yürüyen işlere müdahale etmez ve böylece ilk 2-3 seneyi atlatır.
Hayır, öyle olmadı. Yeni yönetim iş başına gelir gelmez İstanbullunun hemen hissedebileceği şekilde hizmetleri aksatmaya başladı. Bir kere seçimden önceki vaatlerin neredeyle tamamının tutulmayacağı anlaşıldı.
Suyu ucuzlatacağız deyip zam yaptılar, bedava süt dağıtacağız deyip unuttular. Toplu taşımadan halk ekmeğe kadar İBB’nin verdiği tüm hizmetlerde yüzde 50’ye yakın zam yapıldı.
Reklamını yaptıkları işlerin tamamı ise AK Parti döneminde yapımına başlanmış hatta yine AK Parti tarafından bitirilmiş işler. Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu buna “siyasi intihal” diyor. Başkanının yaptığı işe konmak…
Yapılmış ve bitmiş işin açılışını yapmanın yanında başlamış fakat devam etmesi için kaynak ayırmak gereken işler için ise İBB Başkanı, “Temel atmama töreni” düzenliyor.
Belediyenin parasını yine belediye hizmetlerine harcayacaksın ki ortaya halkın ihtiyaçlarına karşılık gelen bir hizmet çıksın. Ama yok! Yeni İBB yönetimi daha şimdiden Haliç’i 1994 öncesine döndürecek vizyonsuzlukla hareket ediyor. Mavi Haliç çamur rengi akıyor.
En son otoyolların kenarlarındaki duvar peyzajlarını söküp yerine dünyanın en zevksiz, göz yorucu, baş ağrıtıcı ve yağmur, kar yiyince iyice çirkinleşecek olan boyamalar yapmaya başladı.
Önceki çok masraflıymış. Hem milleti tasarruf yaptıklarına inandırmak için rakamlarla oynuyorlar hem İstanbul’a hiç yakışmayan iğrenç görüntüler ortaya çıkartıyorlar hem de duvar peyzajı dedikleri şeyden kaç bin insanın, köylünün ekmek yediğini gizliyorlar.
İş yapmayarak ekonomi yönetmek kadar vizyonsuz bir yaklaşım ancak CHP’de olabilir.
Vatandaş haklı olarak soruyor, parayı hizmete, yatırıma, esere harcamayacaksanız ne yapacaksınız?