Hatırlarsanız Hanefi Avcı’yı Silivri’de ziyaret edip yaptığım mülakatta ‘Peki bu örgüt bu kadar hukuksuzluk yapıyor nasıl ortaya çıkmıyor” diye sormuştum.
Hanefi Avcı bu soruma ‘Tüm oparesyonlarına hukuki bir kılıf uyduruyorlar. Ve hukuka uygun, toplumsal karşılığı olan suç unsurları oluşturuyorlar. Bir olay düşünün. Polis bir hukuksuzluk yaptı, amiri farkeder, amiri farketmezse genel müdürü farkader, o farketmezse Ankara farkeder. Olmadı savcı, hakim, mahkeme...” diyerek zinciri saymıştı.
HSYK ele geçirdikten sonra ve toplumun çoğunluğunun desteğini aldıkları Ergenekon, Balyoz davasında bizler heyacanla bu davalarla ilgilenirken onlar yapmışlar yapacaklarını.
Evet, 17 Aralık dosyasına takipsizlik kararı veren İstanbul Cumhuriyet savcısı Ekrem Aydıner konusuna devam ediyoruz.
Albay Recep Gençoğlu ismini biliyorsunuzdur. İlhan Cihaner’in Erzincan Başsavcılığı döneminde yaptığı ‘İsmailağa Dosyası’ olarak bilinen soruşturmasında ki suç arkadaşı.
Eskişehir ne alaka demeyin. Zira Albay Recep Gençoğlu’nun Erzincan’dan sonraki görev yeri Eskişehir’dir. Erzurum Özel Yetkili Mahkemesi’den Albay Recep Gençoğlu ile ilgili evinde ve işyerinde arama yapılmasına ilişkin çıkartılan karar Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
Ekrem Aydıner, Eskişehir İl Jandarma Alay Komutanı Recep Gençoğlu’nun arama kararına ilişkin olarak iki ekip görevlendirir.
Her hangi bir aksilik olmasın diyerek görevlendirdiği savcılara refakat eder Aydıner. Nitekim Bölge Komutanlığı’na gittiğinde bölge komutanının aramayla ilgili olarak zorluk çıkarttığını ve savcıları engellediğini görür. Bunun üzerine ilgili savcıya ‘Paşa hakkında da işlem başlatın soruşturmayı engellemekten’ deyince komutanın direnci kırılır, geri çekilir ve savcılar da görevlerine başlarlar.
Albay Recep Gençoğlu’nun eş zamanlı olarak evinde de arama yapılmaktadır o esnada. Aydıner oradan ayrılır ve Gençoğlu’nun evine gider. Aydıner gittiğinde arama bitmiş oradaki sosyal tesiste görevli savcılar arama ve arama sonucunda elde ettikleri suç delillerine yönelik tutanak düzenlemektedirler. Albay Recep Gençoğlu Başsavcı Aydıner’i görünce ‘Sayın Başsavcım evden alınan iki bilgisayar çocukların. Onları iade eder misiniz?” der. Bunun üzerine Aydıner, bilgisayarları verme yetkilerinin olmadığını ancak kendilerine bilgisayar imaj kopyası verebileceklerini söyleyince Gençoğlu ‘Sayın Başsavcım, savcıdan imaj istedim ancak imaj da vermiyor’ der.
Bunun üzerine Aydıner, tutanağı düzenleyen savcının yanına gider ve ‘Neden bilgisayar imaj kopyasını vermiyorsunuz?” der. Savcı, arama yaptığı esnada Erzurum Savcısı Osman Şanal’ın kendisini telefonla aradığını ve bilgisayarlara hiçbir işlem yapılmadan kendisine gönderilmesi gerektiğini ve asla imaj almamaları gerektiği konusunda talimat verdiğini söyleyince Ekrem Aydıner ‘Sana bu konuda kimse talimat veremez, ben bile veremem. Senin talimat alacağın tek yer CMK’dır. Orada ne yapman gerektiği yazıyor. Suç işliyorsun hemen bilgisayarların imajını almalısın’ der.
Ve Albay Gençoğlu’nun evini arayan savcı Erdoğan Yıldırım tutanağa ‘Ben Başsavcı Ekrem Aydıner gelinceye kadar savcı Osman Şanal’ın talimatı üzerine bilgisayarın imajını almamıştım. Ancak Başsavcının usul kurallarını hatırlatması üzerine bilgisayar imajlarını aldım’ diye yazar. Olaya bak.
Evinden bilgisayarları al. Hiçbir işlem yapılmadan kapatılıp Ezrurum’a Osman Şanal’a gönderilecek. İmaj alınmayacak. Sonrası malum. İçine istediğin suç unsurlarını yerleştir sonra otur imajını keyifle kendin al!
Dahası var. Balyoz iddianamesinde asıl delillerden birisini oluşturan Eskişehir emekli Kurmay Albay Hakan Büyük’ün evinde ele geçirilen Balyoz belgelerini hatırlıyorsunuzdur. Hepimiz nasılda heyecanla haber yapmıştık. Memleketin altını üstüne getirmişler diye.
İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi, Kurmay Albay Hakan Büyük’ün evine yapılacak arama kararını kime gönderiyor dersiniz?
Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’na gitmesi gerekiyor değil mi? Hayır. Başsavcı Ekrem Aydıner’in hukuki çerçeveden çıkmayacağı anlaşılınca ve artık ipi çekilince Ankara Emniyeti’ne gidiyor. Eskişehir Emniyeti’ne dahi değil. Eskişehir’de hem cumhuriyet başsavcılığı hem de emniyeti devre dışı bırakılıyor.
Ve böylece Albay Hakan Büyük’ün evinde bulunan deliller üzerinde istedikleri oynamaları gerçekleştirebildiler.
Elbette paralel örgütle ters düşen evrensel hukuk normlarına göre davranan Aydıner’in paralel örgütün HSYK’sı tarafından ödüllendirildiğini beklemek saflık olur. Ki Ekrem Aydıner güya yaz kararnamesiyle 2011 Ağustos’unda İstanbul Kadıköy’e giderken iki tane isimsiz ihbar mektubu da HSYK’ya doğru havalanıyor.
2011 Ekim ayında bu kez Aydıner için İbrahim Okur’lu HSYK’nın süper müfettişler kolları sıvıyorlar. Yine akıl almaz iddialar, bel altı iftiralarıyla soruşturma başlatılıyor. Aydıner de yapılan bu soruşturmaya ve hakkındaki asılsız iddialarla ilgili olarak HSYK genel kuruluna itirazda bulunuyor. Duvardan ses geliyor HSYK’dan ses çıkmıyor. ‘Haksız yere menfaat elde etmek’ten ‘kınama cezası’ yapıştırılıyor. Ayrıca verilen bu ‘kınama cezası’ da hala kesinleşmemiştir. HSYK genel kurulunda bir yıldır itiraz bekletilmektedir. Paralel abilerin sana hep yanlış bilgiler vererek seni kandırıyorlar Nazlı abla!
Kaldı ki bir savcının, hakiminin hakkında böyle bir iddia var ise ve bu iddia doğru ise verilecek ceza bellidir: Meslekten ihraç!
Eskişehir eski Başsavcısı Aydıner hakkında ihbar mektuplarını gönderenler de tespit edilmiş durumda. Yakında ortaya çıkacaklar! Nazlı abla Ekrem abine sor sen daha önce öğrenebilirsin ihbarcıları belki.
Durum budur.
Şimdi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda Örgütlü Suçlar Bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı Ekrem Aydıner... Ve 17 Aralık dosyasının savcısı... Aylarca incelediği 17 ve 25 Aralık dosyasında gördüğü aleni hukuksuzları 42 maddede toplayan Aydıner bu dosyanın hukuki anlamda bir yolsuzluk dosyası değil bir darbe girişimi olduğunu görerek takipsizlik kararı verdi.
Şimdi anladınız mı İstanbul Cumhuriyet savcısı Ekrem Aydıner paralel örgüt tarafından ne zaman hedefe konmuş!
Ekrem Aydıner’i yıpratmayacaklar da kimi yıpratacaklar?
Nazlı Ilıcak diyor ki, sicili düzelsin diye hükümetle anlaşma yaptı ve dosyayı kapattı. Sicilinde kesinleşmiş bir ceza yok ki hükümetle anlaşma yapsın. Ah Nazlı Ilıcak ah!
Eyy Nazlı Ilıcak, Aydıner’in sicili anasının sütü gibi ak. Tıpkı paralel örgüt tarafından örgütlerinin menfaati için sicilleri bozulan diğer yargı mensupları gibi. Ama sen kendi siciline bak. Ne yapsan düzelmeyecek sicilin!
Ve eyy Sezgin Tanrıkulu, Kürt sorunun müsebbibi CHP’den siyaset yaparak çözüm sürecine ihanette ettin. Bari hukuka ihanet etme!