Bir süre önce İzmir ve Manisa’da yapılan “paralel devlet yapılanması” operasyonları aktararak, operasyonların devam edeceğini, bu yapılanmaya karşı kararlı mücadelenin süreceğini belirtmişti. Zaten devletin ve hükümetin yetkilileri her fırsatta, mücadeleden geri adım atılmayacağını söylüyor. Bir kaç hafta önceki o yazımdan bu yana olan gelişmeler de bunu doğrular nitelikte.
Emniyetteki bu yapılanma iddialarına ilişkin en son İstanbul merkezli 13 ilde operasyon başlatıldı. Operasyonda 18 kişi gözaltına alındı. Bu kişiler arasında üst düzey emniyet yetkilileri de var. Eski Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Başkanı Mehmet Yeşilkaya, KOM Daire Başkan Yardımcısı Osman Balcı, KOM Daire Şube Müdürü Alparslan Çalışkan, eski İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Yasin Topçu, Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği komiserlerinden Fatih Yardım ile Karabük Emniyet Müdürlüğü Trafik Şube Müdürlüğü’nde görevli başpolis Hayri Akın ile Başkomiser Mehmet Akif Üner gibi isimler gözaltına alındı. Eski İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hamza Tosun’un ise operasyondan önce firar ettiği açıklandı. Nevşehir Emniyet Müdürlüğünde görevli bir polis memuru, Bilecik’te de İl Emniyet Müdürlüğünde görevli komiser yardımcısı, Kocaeli Emniyet Müdürlüğünde görevli şube müdürü, Van’da İlçe Emniyet Amirliğinde görevli bir polis, Tokat’ta bir polis memuru, Erzurum’da bir başkomiser ile polis memuru ile Kars’ta biri komiser yardımcısı, diğeri polis memuru 2 emniyet mensubu...
İzmir Emniyeti de peş peşe operasyonlarla bu mücadelede önemli rol oynadı. İzmir merkezli 16 ilde yapılan operasyonda gözaltına alınan 18 kişiden 10’u tutuklanmıştı. Askeri Gizli Bilgi Belge Bulundurma Davası sanıklarından Narin Korkmaz’ın evine sözde delil bıraktığı ileri sürülen Komiser Yardımcısı Ali B. ve aynı davanın sanıklarından Safiye Köten’in evindeki aramada sözde delilleri bulma görüntüleri dava sürecinde tartışmalara neden olan Komiser Yardımcısı Özcan K. ile 4. sınıf emniyet müdürleri Hakan A. ve Mehmet Emin Ç, polis memurları Seydi Ali D, Ziyattin K, Hanefi A, Suat G, Tayfur Ç. ve Seyit Ahmet S. tutuklanlar arasında. Tabi bir de gözaltı kararı olmasına rağmen firari oldukları için yakalanamayanlar var. Arananlardan TÜBİTAK çalışanı 3 kişinin Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde oldukları belirlenmişti. Bunca kişi neden gözaltına alınmıştı? Askeri Casusluk Davası olarak bilinen davaya ilişkin soruşturma sürecinde, ‘’taraflı ve kasıtlı usulsüzlükler yaptıkları’’, ‘’şüphelilerin kamuoyunda itibarsızlaştırılarak devlet bürokrasisinden ve TSK’dan tasfiyesini amaçladıkları’’ iddia ediliyor.
Yine yakın tarihte Eskişehir merkezli 6 ilde, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması’na yönelik operasyon yapıldı, 4 kişi tutuklandı. Ayrıca Tekirdağ Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığınca 1 yıldır yürütülen soruşturma çerçevesinde, Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Çorlu ve İstanbul’da eş zamanlı operasyon düzenledi ve aralarında iş adamı ve avukatların da bulunduğu 23 şüpheli gözaltına alındı. Bu kişilerin evlerinde yapılan aramada ele geçirilen bazı dokümanlara el konuldu. Bunlar bir çırpıda dile gelenler. Peki operasyonlar ne zaman bitecek? Bu yapıyla mücadele nasıl sonlanacak. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, öyle kısa sürede bitecek gibi değil.
Çok geniş bir alana yayılmış, devletin neredeyse tüm kurumlarına, sivil toplum kuruluşlarına, iş dünyasında birçok sektöre “yuvalandıkları” ifade ediliyor. Böyle bir yapıyla mücadele elbette zaman alacak. Tek kalemde bitirmek mümkün mü?
Ama bu mücadelede yapılması gereken çok önemli bir konu da paralel yapılanmanın finans kaynaklarının çökertilmesi. Dünyada para olmadan ayakta kalacak, ilerleyecek sistem var mı? Para akan musluk kesilmeden ilerleme kaydetmek çok mümkün görünmüyor. Hatırlayacaksınız geçtiğimiz hafta başında İzmir’le ilgili YÖK’ün bir kararı gündeme geldi. İzmir’de “sağlık eğitimi vermek” amacıyla kurulan sağlık kuruluşlarının YÖK’ten izin aldıktan sonra birer hastane gibi çalışıp milyonlarca lira kazandığı ortaya çıktı. Bu milyonlarca lira nereye gitti? Bu örnek sadece İzmir özelinde, sadece bir konu. Usulsüz şekilde, değerinin çok altında alınan, alınırken de kredi limitinin çok üzerinde banka kredileri kullanılan arsalar...
Paralel yapılanmaya ilişkin en önemli iddialardan biri de hayırseverlerin bağışlarının yapılanmanın çıkarları için kullanılmış olması. Sivas Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü kısa süre önce hayırseverlerin dini duygularının istismar edilerek arsalarının paralel yapıya kazandırılması, imam hatiplere tahsis edilmiş arsa ve okulların kumpas yoluyla bu yapılanmadaki kuruluşlara tahsis edilmesi iddiaları üzerine operasyon düzenledi. “Şüphelilerin, okul arazisi olarak tahsis edilen yerleri yardım derneklerine sızan ve yönetimi ele geçiren yandaşları sayesinde PDY’ye yakın kuruluşlara aktardıkları; hayırseverlerden toplanan bağışlarla imam hatip, Kur’an kursu ve cami yaptırmak için kurulan derneklere bağışlanan para ve arsaların, PDY’ye yakın kuruluşlara aktarıldığı, arazilerin bedelinin sahte evraklarla ödendiği” iddiaları üzerine başlatıldığı kaydedildi. Bağışlar iyi niyetle, ihtiyaç sahipleri için yapılıyor. Ya sonra?
Holdingler, dernekler, vakıflar, üniversiteler, hastaneler, okullar... Sadece İzmir için milyonlarca liradan bahsedilirken Türkiye genelinde nasıl bir rakam ortaya çıkar düşünün.