Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Emniyet İstihbarat yetkililerinin şüpheli olduğu telekulak soruşturmasına ilişkin iddianameyi kabul etti. Böylece Emniyet’te yasadışı yapılanma ve dinleme iddialarına yönelik ilk dava açılmış oldu.
Adana’da ayrıca MİT’in Suriye Türkmenleri’ne yardım götüren TIR’larına operasyon yapılmasına yönelik soruşturma sürüyor. Bu soruşturmanın da iddianame aşamasına geldiğini biliyoruz.
Ankara’da ise üç ciddi soruşturma devam ediyor:
- Başbakan Erdoğan’ın evinin bulunduğu binadaki ofisi ve resmi konutunda ortaya çıkarılan dinleme cihazlarına
ilişkin soruşturma;
- 2010 KPSS’de sorular/cevap anahtarlarının sızdırılması iddialarına ilişkin soruşturma;
- Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda paralel yapılanma, dinleme kayıtlarına müdahale ve yasadışı dinlemelere ilişkin incelemelerde çıkan bulgular üzerine başlatılan soruşturma.
Bu dava ve soruşturmaların yanı sıra, ‘yasadışı dinleme’ yapıldığı belirlenen çok sayıda ilde ve 17-25 Aralık operasyonlarının merkezi olan İstanbul’da ilgili savcılar ve Emniyet görevlilerine ilişkin soruşturmalar da devam ediyor.
Diğer yandan, Türkiye’yi sarsan Dışişleri Bakanlığı’nın dinlenmesine ilişkin iç inceleme de sona yaklaşıyor.
‘Paralel yapılanma’yı aydınlatacak ‘somut’ adımlar bu soruşturmaların iddianameye ve davaya dönüşmesiyle atılmış olacak. İşleyen süreçlerin geldiği aşama, bize bir-iki ay içinde olayları aydınlatacak somut gelişmelerle karşılaşacağımızı gösteriyor.
Ancak bu arada ‘tuhaf’ durumlarla da karşılaşıyoruz bugünlerde.
Okuyucularımız geçen ay STAR’da yayınlanan haberi hatırlayacaklardır: 2011 genel seçimleri öncesi MHP yönetici ve milletvekillerine yönelik ‘kaset komplosu’nun hemen öncesinde, aralarında adı geçen milletvekillerinin de bulunduğu bazı MHP’lilerin ‘hakim kararı’ ile dinlendiğini belgesiyle haber yaptık.
MHP’liler ‘terör örgütü’ şüphesiyle dinlenmiş, bundan ne kendilerine haber verilmiş, ne de -bazı dinlemeler uzatılmasına rağmen- haklarında soruşturma veya dava açılmıştı.
Biz bu haberi yaptığımızda aradan 4 yıl geçmişti. Bir savcının çıkıp, “Bu dinleme neden yapılmış; soruşturma sonucu ne olmuş; bir suç görülmemişse dinlenen kişilere haber verilmiş mi” diye araştırması amacıyla yapılmıştı haber.
Bir savcı çıktı.
Ama bunları araştırmak için değil, “Bu haberi neden yaptınız” diye STAR’a soruşturma açmak için!
Hem de re’sen..
Geçen hafta, STAR Ankara bürosu muhabiri Lütfü Kaplan, gidip ifadesini verdi. “Haberi konu dinleme kararı Aralık 2010 tarihine aittir. Haber karar alındıktan yaklaşık 4 yıl sonra yazılmıştır Haberde geçen istihbari dinlemelerine ilişkin soruşturma bitmiş, takipsizlik veya kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Olmayan bir soruşturmanın gizliliğini ihlalden işlem yapılıyor” dedi özetle.
Sonucunu merakla bekliyoruz!
İkinci ‘tuhaf’ karar Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi hakiminden geldi. Konu, TİB’le ilgili 8 gazete ve 3 internet sitesindeki toplam 23 habere ‘erişimin engellenmesi’...
Dönemin TİB Başkanvekili Osman Nihat Şen’in “Beni suçluyorlar” mealindeki başvurusu üzerine alınmış karar.
Haberlerin linklerine baktım. Bir kısmında doğrudan adı geçen kişi hakkında iddialar var. Bunlara yönelik ‘tekzip’ hakkını kullanması doğal.
Ancak, aralarında benim imzamla 5 Mart’ta STAR’da yayınlanan ve TİB’de yapılan incelemelerde ortaya çıkarılan ‘grup’ yapılanması ve yasadışı uygulamalara ilişkin haber de var. Haberde ne başvurucunun adı geçiyor, ne de ona yönelik bir suçlama var. Ancak hakim, kurumla ilgili diğer haberler arasına STAR’ın haberini de alarak, “Yayınlanan iddialara ilişkin yargı kararı yok, içerik internetten çıkarılsın” kararı vermiş!
Bu durumda, TİB’deki hukuksuzluk ve yanlışları tespit eden Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu raporunun da Cumhurbaşkanlığı internet sitesinden çıkarılması gerekiyor!
Karar, bundan sonra ancak hakkında bir hakimin ‘böyledir’ dediği olayları haber yapabileceğimiz, herhangi bir soruşturma, inceleme, rapor, belge haberi yapamayacağız anlamına geliyor!
Oldu!