Eyy bu ülkenin Adalet Bakanı, Eyy bu ülkenin İçişleri Bakanı, Eyy bu ülkenin Başbakanı,
Ve eyy bu ülkenin Cumhurbaşkanı...
Başbakanın ofisine böcek koyan, Dışişleri Bakanlığı’nda yapılmakta olan devletin en mahrem toplantısına kulak uzatarak kamuoyuna servis eden, kriptolu kriptosuz tüm telefonları dinleyen, MİT’in TIR’larını durduran, Türkiye’nin Suriye halkına yaptığı yardımları sanki terör örgütüne yapılan destekmiş gibi gösteren, bu ülkenin iş adamından siyasetçisine aktivistinden gazetecisine en şöhretlisinden adı sanı hiç duyulmamış isimlere varıncaya kadar herkesi dinleyerek, hayatlarını dosyalayıp, ellerinde bir tehdit unsuru olarak tutan...
Adına ister ‘paralel yapı’ isterseniz ‘paralel örgüt’ isterseniz de ‘Gülen örgütü’ denilen, devlet içinde devlet olan bu ‘çete’ var ya...
Toplum nezdinde prestijlerini, saygınlıklarını kaybetmiş olsalar da ‘teknik nakavt’ diyerek tam gaz çalışmaya devam ediyorlar.
Tamam, paralel yapıyla mücadele adına birkaç iyi niyetli adım elbette var...
Ancak, üzgünüm eyy Başbakan ve eyy İçişleri ve Adalet Bakanları...
Siz devlet bürokrasisinde yaptığınız birkaç tasfiyeyle bu çetenin gücünün kırıldığını zannededurun...
Açılan bir iki soruşturmayla ‘bu çetenin’ belinin kırılmaya başladığına inanadurun ve ‘vesayetçi yapının postallısına da takkelisine de geçit yok’ yollu açıklamalar yapadurun...
Evet. Evet... Sizler zannededurun inanadurun...
Bu ‘paralel çete’ var ya; ne güçlerinden ne umutlarından ne de enerjilerinden hiçbir şey kaybetmemiş durumdalar...
Daha derinden daha temkinli bir şekilde tam gaz çalışıyorlar...
Yargıdan emniyete kurdukları o sistem var ya...
Hala tıkır tıkır işliyor; her şey tam istedikleri gibi...
Gülen medyası ve ittifak medyasında ‘devlet kadrolarında ciddi kıyım’ yaygarası kopartılırken asıl kıyımı hala cemaat yapıyor; cemaatten olmayanlar cemaatçi suçlamalarıyla yerlerinden edilirken cemaat kendi adamlarını kritik noktalara getirmeye çalışıyor.
Tuhaf şeyler oluyor!
Sanırım hepimiz ‘Gülen’in ve adamlarının teknik nakavtıyla’ karşı karşıyayız!
Baksanıza...
Biz ‘paralel örgüt’e hukuki anlamda mücadele beklerken...
Paralel örgüt ‘hukuki’ anlamda hepimize karşı mücadele başlatmış durumda!
Hem de ne mücadele...
Darbeye teşebbüs eden kendileri utanmadan dava açanlar da kendileri...
Paralel Örgüt’e ilişkin medyada yapılan tüm haberlere, analizlere, yazılara ilişkin takır takır mahkemelerden anında ‘tekzip’ kararları alıyorlar...
Bu kadar hızlı çalışan şakır şakır ‘tekzip kararları’ çıkartan ‘hakimler’ ve ‘savcılar’ kimler?
Pazartesi günü Yeni Şafak gazetesinin ‘Tarihe geçecek sansür’ manşetini görmüş olmalısınız... Dikkatinizden kaçtıysa mutlaka dönün ve okuyun.
Rezillik diz boyu...
Konuyu özetlersek: TİB’in kuruluşunda Emniyet İstihbarat Dairesi’ne yasal fiber optik hatlara paralel gizli bir daha çekilerek hedefteki kişilerin hukuka aykırı dinlendiği haberleri üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulu (BTK) TİB’de bir inceleme başlatmıştı. İnceleme sonuçlarına göre BTK 2012 yılına kadar yapılan tüm dinlemelerin LOK kayıtları kopyalanmış ve arşivlerden silindiği ortaya çıkmıştı.
Normal şartlarda bir hukuk devletinde olması gereken BTK’nın bu raporu üzerine ciddi bir soruşturma başlatılmasıdır değil mi?
Peki, ne oldu?
Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi hukuk adına büyük bir skandala imza atarak, TİB’deki casusluk iddialarını konu alan haberlerin internet sitelerinden kaldırılmasına karar verdi.
Hem de ilgili haberde adı sanı geçmeyen TİB’in başkanvekili Osman Nihat Şen’in ‘Benden bahsediliyor’ algınlığıyla yaptığı suç duyurusu üzerine...
Mahkeme kararı yok! Adamın adı sanı haberlerde geçmiyor!
Ama mahkeme kararı basıyor!
Nasıl oluyor da oluyor demeyin sakın...
Sistem tıkır tıkır işliyor.
Hala mesela HSYK’daki bir üye (adı bende saklı) kendilerinden olmayan hakimleri “Koltuklarınıza çok alışmayın yakında geliyoruz” sözleriyle tehdit edebiliyor.
***
Parelel Örgüt’e dava açıldı ancak bu davaların hukuk düzeni içinde sağlıklı bir biçimde yürümesi için yargı içine çöreklenmiş ve yargı kararlarını tartışılır kılan art niyetli isimlerin gerçekten tasfiye olması gerekiyor.
Başta yargı mensupları olmak üzere tüm bürokratların bu konuda çok dikkatli olması şart. Çünkü bu çete mensuplarının müdahaleleri tüm kamu çalışanlarının isimlerini lekeliyor. Vatandaş 30 Mart seçimlerinde bu tasfiye konusunda üstüne düşeni yaptı. Şimdi sıra siyasetçi ve bürokratlarda. Hep beraber milletçe bu vesayetçi yapıyla mücadele etmek, bu çetenin tasallutundan kurtulmamız gerekiyor. Vesayetsiz bir Türkiye için çok az yolumuz kaldı. Aydınlık ve vesayetsiz günler çok yakın, hepimiz üstümüze düşeni yaptığımızda bu aydınlık günlere ulaşacağız inşallah....
Başka türlü bu vesayetçi yapıdan kurtulmak mümkün değil.