2010’da CHP’de Deniz Baykal’ı koltuğundan edip Kılıçdaroğlu’na yer açan, 2011’de MHP’de 7 genel başkan yardımcısını istifaya zorlayan kirli elin parmak izleri kendini hala ele veriyor.
O gün CHP ve MHP’yi kendisi için kullanışlı hale getirmek isteyenler henüz istediğini alamadı. CHP dizayn edildi, MHP bölünmekten kurtulamadı ama ihtiyacı karşılamadı.
Arayışları sürüyor o yüzden.
Ocak 2021’de 46. ABD Başkanı sıfatıyla yemin edecek olan Joe Biden geçen ocakta Türkiye’deki muhalefeti Türkiye’ye karşı nasıl ve neden kullanacaklarını son derece sarih biçimde işaret etmişti. “Erdoğan’ı cezalandırmalı, Türkiye’yi bölgede izole etmeliyiz. Bunun için Erdoğan’ı darbeyle değil muhalefetle devireceğiz” demişti Biden.
Kapsama alanında CHP, HDP, İyi Parti ve Saadet Partisi vardı. Oraya sonradan Babacan’ın ve Davutoğlu’nun partileri de eklendi.
Biden itiraf etmeden çok önce biz bunun böyle olduğunu görüp söylüyorduk.
Lakin kendi kendini aptallıkla niteleyip kullanım süresini uzatanlar, Türkiye’nin varlık mücadelesini hafife alanlar, Erdoğan düşmanlığını vatana ihanet mesabesine düşürenler, menfaat akışı akamete uğrayınca homurtuyla yer değiştirenler “üst akıl mı, aha ha ha” demeye başladı bir ağızdan.
Olağan şüphelilerin yanı sıra umulmadık isimlerin de kayıp gittiğini gördük.
Tüm yollar denendi.
Türkiye direndi.
Erdoğan’ı indiremediler.
Kitlesel kalkışmayla, yargı darbesiyle, terör örgütleriyle, çukurla barikatla, PKK kuşatmasıyla ve nihayetinde FETÖ darbesiyle sonuç alamayan üst akıl için “paralel muhalefet” kurmaktan başka çare kalmamıştı.
HDP kolajı ilk denemeydi ve eklenti yerlerinden kan sızdırıyordu.
Yeni bir ittifaka ihtiyaç vardı.
Böylece varlık nedenini açıklayamayan, siyasi çizgisi anlaşılamayan yeni partiler peş peşe türedi 15 Temmuz sonrası.
Kurulurken dağılıyor, henüz vücut bulmamışken iktidar olacak rüzgarı estiriliyor, o ona, bu buna oy veya milletvekili veriyordu.
Arzu edilen yine olmadı ancak hedefe de hiç bu kadar yaklaşmamışlardı.
Gün ışığına çıkaramadıkları ittifaka güvendiler. Kamuoyu önünde savunamasalar da anayasa taslağı bile hazırladılar.
Ulusalcı-vatansever olduğunu savunan CHP ve milliyetçi-sağcı olduğunu iddia eden İyi Parti, PKK’nın siyasi kolu HDP ile aynı masaya oturarak anayasadan Türk milleti tanımının çıkarılmasını, özerklik ve çift dilli eğitimin eklenmesini öneren bir taslak üzerine bile konuşabildi.
Gururla ilan ettikleri, arşivleri canlı yayın kayıtlarıyla doldurdukları ortak çalışmadan utandılar ama sonradan.
“Neyse neyse” ciddiyetinde geçiştiriyorlar ortak mahsulü.
İçeride Türkiye toplumuna karşı hayli çekingen davranırken ABD’den gelen hadsiz görevlendirmeye gönüllü yazılıyorlar. CHP’li eski bir büyükelçinin son olarak kendi ülkesini Washington’a şikayet etmesi ve azarlanma talep etmesi Türkiye muhalefetinin içine düştüğü acıklı durumun en net hali.
Öyle ki mesele epeydir bir milli güvenlik meselesi.
Düne kadar terör örgütleri ve darbe marifetiyle müdahale etmeye çalışan ABD artık Türkiye muhalefetini araç olarak işaretliyor. Ve ne yazıktır ki muhalefetin etkili yetkili isimleri, pıtırak gibi biten partilerin başkanları, kibriyle tanınan geçmişin flu isimleri yaptıkları tuhaf çıkışlarla yüzümüzü yere eğdiriyor.
Türkiye’nin zorlu süreçlerden bir arada ve güçlenerek çıkmasını sağlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkeyi yeni bir reforma hazırlarken muhalefetin kendine dışarıdan sahip araması yaşanan sorunun niteliğini gösteriyor.
2023’te Erdoğan’a karşı kafa gösterenlerin sayısı artarken Biden ittifakının ve kurgulanmış partilerin dikişleri ise patlıyor.