Son günlerde iktidara karşı yapılan operasyon nedeniyle paralel devletten bahsediliyor ve Başbakan bunlara müsaade etmeyeceğini söylüyor. Paralel devlet eskiden de vardı ve bugünkü gibi iktidar seçilmiş hükümet değil onlar tarafından temsil ediliyor, hukuki devlet bir gösteriş görevi yürütüyordu. Bu paralel devlet, bugün dillendirildiği gibi dış güçlerin desteklediği medya ve kontrol altına aldıkları bürokratlardan oluşuyordu. Bu yapıyla ilgili çok anım vardır ama bir ikisinden örnek olsun diye söz edeceğim.
***
1980 darbesinden sonra MİT’ten emekliye ayrıldım. Bu darbenin dış boyutu ile ilgili değerlendirmelerim vardı görevde bulunduğum sırada üst kademelere bu çarpıklığı arz etmiştim ama darbe başarılı olup her yeri kontrol altına alınca ayrılıp bir süre özel teşebbüste çalışmayı tercih ettim. Ancak akademisyen olarak hizmetim vardı ve buna devam etmek istedim. İstanbul Üniversitesi’nde görev yapan bazı kişilerin kurduğu dernek MİT’te çalışmış kimselerin yeniden üniversiteye girmemesi gerektiğini ilan ettiler. Ben Bursa’da yeni kurulan üniversiteye girmek istedim ancak buranın elemanlarını da İktisat Fakültesi belirliyordu ve müracaatım reddedildi. Oysa fakültenin en değerli hocalarından oluşan jüri pekiyi derece ile bana doktor unvanı vermişlerdi. Sonunda rektörü arkadaşım olan ve yeni kurulan Konya Selçuk Üniversitesi’ne girmeyi kararlaştırdık. Burada İktisat Fakültesi henüz kurulmamıştı Ziraat Fakültesine atanmayı kabul ettim. O zaman üniversiteye girenlerin sakıncalı olup olmadığı emniyetçe üniversiteye bildirilirdi. Evrakımda emekli MİT daire başkanı olduğum yazıldığı halde emniyetten sakıncalı olduğum şeklinde bilgi verilmiş. Bu durumu devletin en yüksek kademesinin bir yakını doğru bulmadığı için gerçek durumum anlatıldı ve yazıldı da sakıncalı olmadığım için üniversiteye kabul edilebildim.
***
Burada anlatmak istediğim şu: Devlet için çalışmama ve bu süreçte ne kanunlara ne de disipline aykırı davranmadığım halde sürekli baskı altındaydım. Mesela geçmişte bir MİT müsteşarı, çocukluk anılarımı da içeren genel bir analiz şeklindeki anılarımı yazdığımda gizli olabilecek herhangi bir konu olmadığı halde beni mahkemeye verdi. Mahkeme yargılama sırasında iddianın asılsız olduğuna ve beni gözden düşürmek için bir grup tarafından yapıldığına ve beraatıma karar verdi. Bu dava aşamasında, avukatım yoktu, savunmamı yaparken gizliliği ihlal etmediğime delil olarak da bir gazeteci tarafından yazılmış MİT tarihini ve bir başka kişinin de operasyonları anlatan kitabını mahkemeye ibraz ettim. Ne ilginçtir ki bu kitaplarda gizli açık her şey vardı ve o tarihte MİT bürokratları onların yerine beni mahkemeye vermeyi tercih etmişlerdi .
Bu konu tek başına bir kitap olacak kadar geniş ama benim amacım kendime yapılan haksızlıkları dillendirmek değil sadece eskiden beri paralel devletin var olduğunu ve bu oluşumun zaman zaman ülkeyi yönetme girişimlerinde bulunduklarını ve hatta kanunlara uygun davrananların da eziyet gördüğünü anlatmak.