Paranız çoksa değeri 2-3 milyon dolar olan arabalara binebilirsiniz.
Zenginlere özel bir yol yok, o yüzden aynı trafikte 10 bin liralık arabalarla birlikte gideceksiniz ama olsun herkes bakacak arabanıza. Paranız çoksa malikane ya da yalıda da oturabilirsiniz.
Tüketim seçeneği çok, imza atarken tanesi 2-3 bin avro olan kalemlerden kullanabilirsiniz mesela. Ya da eşinize en nadide pırlanta olan mavi ya da pembe taşlardan, karatı büyük, parlaklığı yüksek, olanlardan satın alabilirsiniz.
Say say bitmez ama marinada bağlı bir tekne, özel bir uçak, fiyatı 30 bin doları bulan Kiton marka takım elbise, çifti bin dolar seviyesinde olan Edward Green ayakkabı ya da çok meraklıysanız 24 ayar altınla yapılmış 8 bin 500 dolarlık kravat da takabilirsiniz.
Parayla tüm bunları satın alabilirsiniz belki ama saygınlık satın alabilir misiniz? Tek kelime, hayır alamazsınız...
***
TV 8 ekranında, baba parasıyla diğer bir yarışmacı kızla zenginlik yarıştırmaya kalkan genç bir kızın dramını seyrettik bu hafta.
Bindiği araba kiralık mı değil mi tartışmasından ruhsat falan geldi stüdyoya.
Eskiden zengin adamla, fakir ama onurlu gencin aşk rekabetini izlerdik ekranlarda. Parası olan değil yüreği olan, insan gibi davranan kazanırdı.
O masumiyeti tüm dünya kaybetti ama paranın küstah olma hakkı verdiğine dair boş bir inanç kaldı geriye. Zengin olmak ayıp mı, elbette değil. Ama kimsenin hakkını yemiyor, yanında çalışanın hakkını teri kurumadan ödüyor, vergi kaçırmak için hokkabazlıklar yapmıyorsan ayıp değil.
Çalışanlarına kitap okudukları zaman ikramiye veren, onların daha iyi yerlere gelebilmeleri için eğitim almalarını sağlayan bir zenginle, SGK primini düşük gösteren ya da bir maaşı içeride tutmayı marifet sayan zengin aynı değildir.
***
Ekranda ya da iş hayatında bir sürü insan görüyoruz.
Dertleri hemen şöhret olmak, çok para kazanmak, dilediğince yaşamak. Onlar ancak bu hedeflere ulaştıklarında mutlu olacaklarını düşünüyorlar. Oysa mutluluk varılacak bir istasyon değil bir yolculuk şeklidir...