Dineyri Papazı, Ahmet Turan Alkan ve Selim İleri”ye dâir olan dünki yazım, hiç beklemediğim kadar geniş ilgi gördü.
Mâlûm, mesele “dineyri” kelimesinin iskambildeki “karo” anlamına gelen bir başka kelime olduğunu bil(me)mek.
Bern her iki değerli ve şahsen bayağı önemsediğim yazarın “dineyri” kelimesini hiç duymamış olmaları vesîlesiyle “son çâre” (!) olarak bir sözlüğe bakmanın dahî akla gelebileceği meâlinde bir de (aklımca!) latîfe yapmışdım.
Fakat okuyucularımdan gelen pek çok mesajda bu kelimeyi hiçbir sözlükde bulamadıkları yazılıydı.
Sabah bunları okuyunca hayretle kalkıp kendi sözlüklerime bakdım ki bende bunlardan mebzûl mikdarda bulunur.
Hayır, doğru değil!
İrili faklı bütün sözlüklerimde bu kelime var. Ama “dineyri” imlâsıyla değil “dineri” diye almışlar. Yâni iki üç kelime geriye gitseler bulacaklar.
Gerçi ben de kendi hesâbıma bu “dineri” versiyonunu hiç görmemişdim ama kelime aslen İtalyanca “dinari”den geliyor. Belki onu fazlaca esâs almışlardır, neyse, yâni kelime bütün sözlüklerde mevcud!
Kaldı ki, bir hanım okuyucumun da isâbetle belirtdiği üzere “O kitabın kapağında zâtenkaro papazının resmi var. Sözlüğe bile gerek yok.”
Öyle ya, kapakda bir dineyri/karo papazının resmini görüyorsunuz, adı da “DineyriPapazı” olunca dineyri ile karonun aynı anlama geldiğini kestirmek için bir Sherlock Holmes olmaya gerçekden gerek yok.
Hani derler ya, bir sarhoş bir kuyuya bir akça atar sonra kırk ayık çıkaramazmış...
Aslı aranırsa ben bugün âcilen başka bir konuya değinmek istiyordum:
HAYVANLARA KIYMAYIN EFENDİLER!!!
Ne odun kafalıymışım ki bunca yıldır Türk olmama rağmen (70 küsur sene, dile kolay!) bu memleketde hiç değilse ara sıra akıl, merhamet ve (ulan, en azından!) islâmî değerlerin hâkim olabileceği şeklindeki bâtıl îtikâdımdan kurtulamadım!
Oysa evvelki gün haberi ilk okuduğumda ne kadar sevinmiş ve Ankara Hükûmeti’ne şükran bile duymuşdum.
Haber şu onyıllardır Türkiye’yi (haklı olarak!) bir vahşet diyârı şeklinde göstermeğe fevkalâde elverişli ve hâlen yürürlükdeki “Hayvanları Koruma(ma) Yasası” ile ilgiliydi.
Bu yasa Allâhın bir belâsıdır!
Sokaklardaki ve her yerdeki sâhibsiz hayvancıklara her türlü işkenceyi ve ezâyı âdetâ teşvîk eden, onları alelâde ve düşük değerli bir “eşyâ” yerine koyan bir mendebur zihniyetin ürünüdür.
Buna göre meselâ bir zavallı köpeği yakalayıp eziyet ederek öldürdüğünüz zaman bunun cezâsı âzamî 500 liradır!
Beşyüz lira!
Ben sanmışdım ki yeni yasayla artık bu utanç verici sözümona adâlet kepâzeliği son bulacak ve böyle bir alçaklığa tevessül edenler en azından birkaç yıllığına hapis cezâsı alacak.
Dedim ya ahmağın biriyim ben!
Be herif, sen yetmiş küsur yıllık vatanını hâlâ tanıyamadın mı ki böyle boş hayallerle oyalanıyorsun?
Yeni yasaya göre eğer bir kediyi/köpeği tutup işkenceyle öldürürseniz yâhut o bîçâre yaratığa tecâvüz ederseniz alacağınız cezâ ne biliyor musunuz?
750 lira!
Sâhibsiz hayvanlar için tasarlanan barınaklar da Nazilerin toplama kamplarından mülhem dense yeridir.
Bu yasa geçerse hâlen sâhiblenilmiş, yâni evlerde yaşayan köpeklerden büyük bölümü de “illegal” duruma düşeceğinden sokağa atılma ve orada zâten “illegal” oldukları için öldürülme tehlikesine mâruz!
Bu zulme, bu hayâsızlığa dur demek üzere İstanbul, Ankara ve İzmir Baroları harekete geçmiş.
Kendilerine bu sütundan en kalbî şükran hislerimi yolluyor ve mücâdelelerinde başarılar diliyorum!
Bu vesîleyle bu işin vehâmetini en iyi kavrayabilecek ve en etkin mevkıyde bulunan bir şahıs olarak Sayın Başbakanımıza da istirhamlarımı yöneltmek istiyorum:
Sayın Başbakan!
Lütfen bu planlı programlı barbarlığa engel olunuz!
Nâmussuzlukdur, zulümdür, günahdır!!!
Müslümanlıksa sâdece kameralar dönerken cemaaten namaza durmak değildir!
Bunu bu insan kılıklı canavarlara anlatacak kimselerin başında muhtemelen siz geliyorsunuz!
O halde lütfen anlatınız!
Lütfen!!!