Bizi de ilgilendirebilecek yönleri olduğuna inanmasam, ‘XVI. Benedict’ adıyla St. Peter’in koltuğunda oturmakta olan Alman Papa’nın görevden affını talep etmesi konusuna hiç girmeyecektim. Ancak, dediğim gibi, bu görevden çekilme olayından pis kokular geliyor...
Papalar kardinaller tarafından kayd-ı hayat şartıyla seçiliyorlar ve koltuk ancak ölümle boşalıyor. Sadece bir Papa (Gregory XII) 1415 yılında istifa yoluyla ayrılmış; biri de (Pius VII) Napoleon kendisini Paris’e çağırdığında, “Belki kellemi alır” endişesiyle, sonradan kullanmaya gerek kalmayan istifa mektubunu geride bırakmış...
Hepsi bu. 2000 yıllık tarihinde kilisenin başının kendiliğinden ayrıldığı, istifa ettiği, çekildiği başka örnek yok.
“Sağlık sorunları sebebiyle” açıklanan gerekçesiydi Benedict’in bu ay sonunda yürürlüğe girecek istifasının... Kardinaller genellikle ileri yaşlarında ‘Papa’ seçildikleri için vakitlerinin çoğu kişisel sorunlarıyla uğraşmakla geçiyor. İleri yaşlar sadece fiziki rahatsızlıklara yol açmıyor, yaşla ilgili zihinsel sorunlar da çıkabiliyor.
Ancak Papa Benedict’in Hıristiyanların oruca başlaması vesilesiyle çarşamba günü yaptığı konuşmalarında kullandığı bazı ifadeler, Vatikan’ı içeriden bilen yorumcular tarafından, bir ‘imdat çağrısı’ olarak algılandı. Kilise öndegelenlerini ‘iktidar ve imtiyaz’ tarafından baştan çıkarılma konusunda uyardıktan sonra, Papa, kilisenin ‘günahlar’ ile lekelendiğini, bireycilik ve rekabetle başa çıkılması gerektiğini söyledi. ‘Skandal’ sözcüğünü bile kullandı...
Yorumculara bakılırsa, Alman Papa’nın postu deldirmeden yalnızca istifa ederek kurtulabildiği için hayatının sonuna kadar şükür orucu tutması bile gerekir.
Kendisinden iki önceki Papa, 28 Eylül 1978 tarihinde vefat ettiğinde, henüz koltuğunu ısıtmaya fırsat bulamamıştı. 20. yüzyılda göreve seçilen en genç papaydı 1. Jean Paul, seçildikten sadece 33 gün sonra yatağında ölü bulundu. Vatikan ‘kalp krizi’ teşhisiyle, otopsi tekliflerine kulak asmayarak, dosyayı kapattı.
O gün bugündür ‘Güler Yüzlü Papa’ adıyla maruf İtalyan asıllı 1. Jean Paul’ün erken ölümüyle ilgili ‘komplo teorileri’nden geçilmez. Vatikan’ın karanlık tarihini bilenler ‘komplo’ üretmede en önde yarışırlar.
Henüz zihinler ‘Güler Yüzlü Papa’nın ölümündeki kuşkuları hazmedememişken XVI. Benedict’in de yatağında ölü bulunması elbette dikkat çekerdi; görevinden ayrılmak istemesi biraz da bu yüzden ‘zorlanma sonucu’ görülerek yeni kuşkular uyandırıyor.
Gelişmenin bizi ilgilendiren yönü ‘dini’ mülâhazalar değil, siyasi... Yerine seçilecek Papa’nın Benedict’ten hangi noktalarda ayrılacağını, İslâm’la ilgili düşüncelerini, İslâm Dünyası’na nasıl davranacağını bilmiyoruz. Ancak ‘uygarlıklar çatışması’ çağında Vatikan’da en etkili şahsiyetin ayrılmak zorunda kalmasının elbette bir sonucu olacaktır.
Anlam hayır da olabilir, şer de...
Vatikan’daki konumunu terk etmeye hazırlanan Papa Benedict İslâm konusunda ‘olumsuz’ görüşleriyle tanınıyordu; ancak görevi süresince o görüşlerini fazla öne çıkarmadı. İstanbul’u ziyareti sırasında nasıl azami nezaket gösterdiği hatırlardadır. Yerine seçilecek Papa İslâm Dünyası’yla daha uyumlu olacaksa elbette sorun yok...
Bakalım ayrılan Papa kendini unutulmaya mı terk edecek, ucundan belli ettiği rahatsızlığını daha da bilinir hale mi getirecek?