Siyasi bir partinin silahlı bir güce yaslanması mı gerekir? Gazeteci Ayşenur Arslan’ın çıkarttığı bir söylem bu. HDP’nin, PKK’nın gücüyle Hükümetle bilek güreşi yaptığından yola çıkarak, CHP’nin de böyle bir silahlı gücü olmalıdır anlamında hadsiz ve çirkin bir konuşmaydı bu...
Sosyal medyada da gündem olan skandal konuşma hakkında CHP’den tık çıkmadı. CHP’nin kendisini kurtarması gereken parantezler var dedirtti bu sessizlik de bize...
1- CHP, siyasi partidir, siyasi parti olduğunu unutmamalıdır. Türkiye’yi biz kurduk, biz istediğimiz şekli veririz, biz ne dersek o olur tiranlığından vaz geçmelidir. Türkiye, demokrasinin işlediği bir cumhruiyettir, CHP’nin diktatoryası ya da mülkü değildir. Burada siyaset, siyasi partilerin anayasal çerçevede girdiği legal seçimlerle yapılır. ‘’Ali kıran baş kesen edasıyla’’ seçime sandığa gerek yok, halk bilmez doğrusunu, biz biliriz tavrına, bu millet izin vermez. İzin vermeyeceğini 15 Temmuz’da gösterdi.
2- Kılıçdaroğlu siyasetiyle birlikte HDP’nin piyonu haline gelen CHP, ister veya istemez, silahlı terör örgütünün de izdüşümsel yükünün altına girdi. CHP, görünürde Hükümetle mücade ederken, parti yapısal olarak Türkiye’yle mücadele eden zihnin tahakkümüne girdi. Akparti ile mücadeleyi, Türkiye ile mücadele olarak gören bu şaşılık, CHP için orijin sarsıcı bir patolojidir. CHP’nin ulusalcı ve yerli yapısına aykırı bir eksen kaymasıdır bu. Eğer bu eksen kaymasının önüne geçmezse, yer ve satıh kayması tehlikesi de kapıdadır. CHP şunu acilen görebilmelidir; Türkiye olmazsa, CHP de olmayacaktır... CHP kendisini derhal HDP afyonundan kurtarmalıdır.
3- Hem Türkiye’nin kurucu partisi olmak, hem de Türkiye karşıtı bir terör örgütüne yaslanacak olmak, dehşetli bir paradoks. Böylesi bir denklem, CHP’nin kendi sonu olur. Zaten gazeteci hanımın söyleminde de böylesine bir bunalmışlık, bitiklik var... CHP seçimleri sandıkta kazanamadığına göre, sandık dışı güçlere, hatta hiç çekinmeden, utanmadan söyleyebildiği şekliyle silahlı güce ihtiyaç varmış... Bu arsızlığın arkasında derin bir düş kırıklığı var, CHP psikolojisini, moralini derhal düzeltmeli.
4- CHP cenahından üst üste gelen darbe söylemleri tipik bir FETÖ taktiğini andırıyor. Kulağına birşeyler fısıldanan, düğmesine basılan ortaya çıkıp, ya silahlı güçlere yaslanmak gerektiğinden bahsediyor veya Canan Kaftancıoğlu gibi, ‘’Önümüzdeki süreçte bir erken seçimle veya başka bir şekilde… İktidar değişikliği değil, bir sistem değişikliğine gidişatı görüyorum ve böyle olacaktır” diyor. Aynı zamanlama içinde Özgür Özel de darbe imalarında bulunarak, kötü bir dille bürokrasiyi ve memurları tehdit etti. Belki bu üç saldırgan tutumu, chp’nin darbecileğe ve zorbalığa yaslanan tarihi içinde sıradanlaştırabiliriz. Ama FETÖ teknikleri eşliğinde maruz kaldığımız tacizlerin, darbe girişimlerinin, 15 Temmuzların bize öğrettiği zorlu tecrübelerden sonra, üst üste sarfedilen bu nefret dolu söylemlerin tesadüfi olmadığını düşünüyorum.
5- CHP’deki hazımsızlığın Türkiye’deki başarılı pandemi yönetimiyle de ilgili olduğu konuşuluyor kulislerde. Türlü tezvirat, hakaret, moral bozucu saldırganlıkları, sabırlı bir çalışkanlıkla ve hastalıkla verdiği tavizsiz mücadeleyle cevaplayan Sağlık Bakanımız Prof.Fahrettin Koca, dünyaya örmek bir yönetsel başarı sergiliyor. Türkiye’nn pandemiyle mücadeledeki başarısı, sadece akademi raflarındaki bilimsel tezlere değil, sağlık politikasındaki güçlü organizasyon, bilinçli ve fedakar sağlık personeli ve yüksek adaptasyon kabiliyetine de bağlıydı.
Siyaset böylesine önemli ve hayati bir çatı. Terör örgütüyle bir darbe yapıp, kafanızın kızdığı insanları susturabilirsiniz. Ama aynı terör örgütü, pandemiyle mücadelede işine yaramaz. CHP, bunu da farkedebilmeli.