MİT’in yurtdışı operasyonlarının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Pensilvanya’daki sen de geleceksin” açıklamasını yapması ve bunu iki kez vurgulaması Ankara’da kulisleri hareketlendirdi. Kimilerine göre FETÖ elebaşı Gülen de tıpkı diğerleri gibi Türkiye’ye getirilecek. Hatta bunun için tarih telaffuz edenler bile var. Erdoğan’ın açıklamasının ardından ben de bu sorunun peşine takıldım ve bazı yanıtlara ulaştım. Ancak bu yanıtlara geçmeden önce bölgedeki genel jeo-politik değişimin fotoğrafını çekmek gerekiyor. Çünkü Gülen’in iadesi özellikle ABD-Türkiye ilişkilerinin seyriyle yakından ilgili.
Diplomatik kaynaklara göre kopma noktasına gelen ikili ilişkilerde ibre pozitif yöne döndü. Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’ye bakışında önemli bir değişiklik yaşanıyor. Bu kapalı toplantılardaki görüşmelere ve izlenen politikalara yansıyor.
Örneğin daha önce S-400’den vazgeçmesi için Ankara’ya baskı kurmaya çalışan ABD bu konuda yeni bir teklifle gelmeye hazırlanıyor. Amaçları S-400’leri de müzakere kapsamına almak. Bunun karşılığında Türkiye’ye kabul edebileceği bir Patriot önerisi sunmak.
Trump’ın Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile görüşmesinde “Suriye’de Türkiye ile işbirliğini artıralım” mesajı vermesi, Suriye’yi füzelerle vurmadan önce de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayarak bilgilendirmesi diğer örnekler olarak sıralanabilir.
ABD’deki bu değişim üç nedene bağlanıyor:
- Ankara Suriye’de kendisine karşı izlenen hasmane politikalara rağmen çıkarlarından ve ilkelerinden vazgeçmedi. Zeytin Dalı operasyonuyla sahada varlığını güçlendirdi. Bu ABD’lileri masaya oturmaya ve Türkiye ile eşit bir ilişki kurmaya zorladı.
- Astana süreci ABD’lileri “Suriye’de oyunun dışında kaldık” endişesine itti. Ankara’daki Türk-Rus-İran üçlü zirvesi “Biz bu karede neden yer almadık” tartışması yarattı. Suriye’de oyun dışı kaldığını düşünen ABD, İngiltere, Fransa gibi aktörler Esad rejiminin kimyasal saldırısını fırsat bilerek askeri operasyonla yeniden oyuna dahil olmaya çalıştı. Bunu yaparken Ankara ile ilişkileri geliştirmeyi de stratejik bir zorunluluk olarak gördüler.
- İdlib’de Şii milislerin kontrol noktası kurmak isteyen Türk askerine saldırı girişimi.. Rusların buna karşı çıkması.. TSK’nın Halep’ten Afrin’e gelmeye çalışan İran destekli milisleri vurması ve Moskova’nın bu konuda sessiz kalması.. Rus ordusunun TSK için tehdit oluşturabilecek bazı milislerle ilgili Ankara’ya bilgi vermesi.. Bunlar sahada Türk-Rus yakınlaşmasına ve Rus-İran makasının açılmasına işaret ediyor. Macron’un okuyamadığı bu yeni denge Suriye’deki İran varlığını ortadan kaldırmak isteyen ABD’nin dikkatini çekiyor.
Tüm bunları alt alta koyarsak.. ABD, Türkiye ile stratejik konularda işbirliği yapabileceği bir zemin arıyor. Görüşmelerde Menbiç, PKK, füze savunma sistemi gibi konuların yanı sıra FETÖ de ele alınıyor. Pensilvanya ABD için bu müzakere başlıkları kadar önemli değil. Washington’dan elebaşını gözden çıkarabileceğine ilişkin işaretler geliyor.
24 Haziran’ın perde arkası
Türkiye 24 Haziran’da seçimlere gidiyor. Amaç Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni bir an önce hayata geçirmek. Çünkü Türkiye önümüzdeki süreçte güçlü ve hızlı yönetim şekline ihtiyaç duyacak. Bu ihtiyaç öngörülemeyen gelişmelerden kaynaklanıyor. Türkiye sınır ötesinde uzun süreli, ucu açık terörle mücadele dönemi başlattı. Buna sürekli değişen Suriye kaynaklı jeopolitik dengeyi de eklemek gerekiyor. Mücahit Küçükyılmaz’ın deyimiyle dışarıda Türkiye’ye yönelik “iktisadi 15 Temmuz” hazırlığı yapılıyor. Tüm bunlar alt alta koyuldu ve yeni sistemin hayata geçirilmesi için düğmeye basıldı. Bu Türk siyasetini dizayn etmeyi planlayan dış aktörlerin hareket alanını daraltacak. Memleket için hayırlı olsun.