Dün itibariyle isteyeni de istemeyeni de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vaziyet ettiği Bakanlar Kurulu’nu Başkanlık anıştırmasıyla verdi. Metazori usullerle “en çok satan” Zaman gazetesi ve birkaç attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmeyen günlük neşriyat dışındakiler tabii.
Beştepe’deki Bakanlar Kurulunu Padişah ve vezirleri olarak resmeden ve bizi gülmekten öldüren de Sözcü gazetesi oldu.
Saray, Padişah ve Osmanlı benzetmelerinin Batı nezdinde kullanışlı bir anti propaganda olduğu akla yakın gelebilir lakin Türkiye’de vatandaşın bunu Ak Parti ve Erdoğan propagandası olarak satın aldığını anlayamamalarına insan hayret ediyor.
Hele hele CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun iki de bir Erdoğan’ı, adının başına sonuna padişah sıfatı ekleyerek anması ancak bir siyasi öngörüsüzlük olarak okunabilir. İnsanın Hülya Avşar’a hak veresi geliyor...
90 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca resmi ideolojinin Osmanlı’yı karalamak üzere işletilmiş olmasına rağmen Türkiye ortalaması Osmanlı’yı hep hayırla yad eder, padişahlara saygıda kusur etmez, “Kızılsultan” ya da “vatan haini” gibi hakaretleri hiçbir padişah için kabul edilir bulmaz.
Hülasa 16 Türk devletinin asker kostümleri giydirilen muhafız alayından ya da Başkanlık Sisteminden hareketle düşünmeden saltanat benzetmesi yapmak suretiyle Başkanlık Sistemine dair derinlemesine ve verimli bir tartışmanın önümü kapatmak hem demokrasimize hem de muhalefete zarar.
***
Bu uyarıyı yaptıktan sonra gelelim Erdoğan’ın Bakanlar Kuruluna başkanlık etmesinin neden daha önceki Cumhurbaşkanlarının pratiklerinden farklı algılandığına ve peşin hükümlü istemezük yaklaşımına.
Bir kere şunu teslim edelim; siyasi zekası, hızlı karar verebilmesi, mücadeleciliği, baş eğmemesi, kararlılığı, idealizmi gibi kişilik özelliklerinin bileşkesi olan siyasi karizması dolayısıyla Erdoğan, herhangi bir Cumhurbaşkanı değil. O bir siyasi lider.
Ondan nefretin aslında en temel sebebi de bileğini bükemeyeceklerini düşünmeleri. Bunu idrak, muarızlarını hükmen mağlup pozisyonuna sıkıştırdığı için Erdoğan’a irrasyonel bir tepkiye yol açıyor.
Hal böyle iken Bakanlar Kuruluna başkanlık etmesini önceki Cumhurbaşkanlarından farklı olarak Başkanlık Sistemine geçişin ilk adımı olarak okuyorlar. Haklılar da...
Haklılar, çünkü Erdoğan uzunca bir süredir Türkiye’nin yönetim rejimini Başkanlık Sistemine çevirmek istediğini zaten söylüyor. 10 Ağustos’taki halkoylamasında daha ilk turda yüzde 52 oy alarak Cumhurbaşkanı olurken de biz bunu biliyorduk. Hatta çok daha öncesinde Erdoğan gönlünden ve aklından geçenin Başkanlık Sistemi olduğunu söylemiş ve bunun tartışılmasını istediğini ifade etmişti.
Yani sürpriz yok, hilap yok.
***
Ayrıca üst üste 10 seçim kazanarak hakim parti konumuna gelmiş Ak Parti’nin iktidarda olduğu, Genel Başkanıyla, tabanıyla, tavanıyla “liderimiz” dediği Erdoğan’ın da Cumhurbaşkanı olduğu mevcut durum muhalefet için zaten iç açıcı değil.
Yani her halükarda bir sistem değişikliği gerekecek. Muhalefet sistem değişikliği istemiyoruz diyorsa Cumhurbaşkanı eskiden olduğu gibi yine Meclis’in seçmesini öngören bir yasa teklifi getirsin. Yeterli oyu bulursa referanduma gidilsin. Aksi durumda yürüdüğümüz yol sistem değişikliğini icbar ediyor.
Bırakalım dağınık kalsın diyebileceğimiz bir hal değil bu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hükümet de Ak Parti’den olduğu müddetçe sorun yok.
İyi de muhalefet iktidar olmayı hiç mi düşünmüyor?
Galiba esas mesele bu.