Girit Valisi Mustafa Naili Paşa, kendisini denetlemeye gelen erkanı ve hatta padişahı bile kandırmayı başarmıştı. Üstelik 1851 yılında Sadrazamlık makamına kadar da yükseldi.
19’uncu yüzyılda Osmanlı bürokratları, devlet yönetiminde derin bir güç olarak belirmiş, devrin sultanlarını çok kolay bir şekilde yönlendirmişlerdi. Bilhassa taşradaki yöneticiler, haklarında çıkan menfi haberlerin merkeze ulaşmasını engellemiş, kendilerini teftişe gelen erkânı hatta padişahı dahi kandırabilmişlerdi. Bunun en güzel örneğini Sultan Abdülmecit’in Girit ziyaretinde görüyoruz. Girit Valisi Mustafa Naili Paşa, adayı denetlemeye gelen sultanı kimselerle görüştürmeden tekrar İstanbul’a yolcu etmeyi başarmıştı.
Girit Valisi Mustafa Naili Paşa hakkında, büyük ve değerli arazileri makamının verdiği kudretle şahsına geçirdiğine dair iddialar bulunmaktaydı. Ada eşrafı Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla beraber oluşan rahatlıkla Paşa’yı, her fırsatta saraya şikâyet ediyordu. Girit’te yaşanan bu hoşnutsuzluk, Sadrazam Mustafa Reşit Paşa’nın etkisiyle padişahın kulağına kadar gitmiş, herhangi bir karışıklık çıkmaması için Sultan Abdülmecit’in adayı ziyaret etmesi kararlaştırılmıştı. Padişah bizzat adaya gidecek, Naili Paşa’dan şikâyetçi olanlar ile konuşacak ve onların dertlerini dinleyecekti.
1850 yılında düzenlenen bu ziyarette sultanın geçeceği yollar gelin gibi süslenmiş, tüm ahali padişahı coşkuyla karşılamak için saatlerce Suda Limanı’nda beklemişti. Bu arada adanın ileri gelen eşrafı, sultanı kendi konak ya da çiftliklerinde ağırlamak için adeta bir yarışa girişmişti. Özellikle Kasımzâde Hamit Bey, Sultan Abdülmecit’i misafir edip Vali Naili Paşa ile ilgili tüm şikâyetleri anlatmayı düşünüyordu. Bu arada durumdan rahatsız olan Mustafa Naili Paşa da padişahı kimseyle görüştürmeden kendi çiftliğine götürüp orada ağırlamanın peşindeydi.
Hastalık bahane
Sultan Abdülmecit Girit’te top atışlarıyla karşılandı. Kurbanlar kesildi, etleri yoksullara dağıtıldı. Tüm devlet erkânı, adanın ileri gelenleri ve yabancı devlet temsilcileri padişahı selamlamak için sıraya girmiş, sultana görünme çabası içerisindeydi. Eşrafın kendisini padişaha şikâyet edeceğini gayet iyi bilen Mustafa Naili Paşa, bir yolunu bulup herkesi atlatmış, Sultan Abdülmecit’i kendi çiftliğinde misafir etmeyi başarmıştı. Tek amacı padişahı kimseyle görüştürmemek idi. Sultan Abdülmecit ise Girit’te bir karışıklık çıkmasından çekiniyor, adanın yönetiminden memnun olmayanlarla muhakkak görüşmek istiyordu. Lakin Naili Paşa çiftliğinin etrafına askerleri yerleştirmiş, içerden ve dışardan her yeri muhafaza altına almıştı. Israrla padişahla görüşmek isteyenler “Sultan yorgun, görüşmeler yarın yapılacak” gibi türlü bahanelerle kapıdan çevriliyordu. Bu arada çiftlikte sultana Girit’te yapılan icraatlar anlatılıyor, her şey yolunda izlenimi veriliyordu. Mustafa Naili Paşa, padişahın bir an evvel İstanbul’a dönmesi için adada çiçek humması hastalığının yayıldığını ve çoğu kimsenin de bundan muzdarip olduğunu anlatınca durumdan endişelenen Abdülmecit geldiğinin ertesi günü hiçbir yeri dolaşmadan, kimseyle konuşamadan aynı yolla İstanbul’a geri döndü. Amacına ulaşan Girit Valisi Mustafa Naili Paşa, 1851 yılında Sadrazamlık makamına kadar yükselmiş, yukarıda bahsettiğimiz bürokrat tipini geçmişimizde yansıtan en iyi örneklerden biri olmuştu.