İşçi dövmek gibi bir şey bu... Hürriyet’in arsızlıkta sınır tanımaz yazarı, eski Atatürk kaidesi üzerinde poz veren gariban bir işçiye demediğini bırakmamıştı.
Nasıl cesurdu...
Sözünü sakınmadan nasıl hakaret ediyordu...
Kemalist saflara intisabını taçlandırmak için şimdi de Padişah torunu dövüyor.
Padişah torununun suçu, parlamenter sistemi eleştirmiş olması...
Evet, işçi dövmek gibi bir şey bu...
Risksiz. Bir yaptırımı yok.
Padişah torunu da olsalar, yasal haklarını kullanmaktan imtina ederler.
Mahkemeye gidemezler.
Banallikte ve çirkinlikte yarışamazlar.
Dolayısıyla, memleketten kovulmuş, peşinen mücrim ilan edilmiş, görüldükleri her yerde sisteme sadakatleri istenen (ki, gerçekten sadıktırlar; bugüne kadar Cumhuriyet’e, Atatürk’e, rejime en ufak saygısızlıkları olmamıştır), Hanedan mensuplarına her lafı söyleyebilirsiniz. “Yavaş gel güzelim” diyebilirsiniz, “bebeğim” gibi sevimsiz ve söyleyene şeref kazandırmayacak yakıştırmalarda bulunabilirsiniz, “Hey hey de, hey” diye ünleyebilirsiniz, küçücük bir sapmaları karşısında “İzmir Marşı”nı alnının çatına dayayabilirsiniz, hiç de gereği yokken “Yüce Atatürk, şimdi seni daha iyi anlıyorum!” edebiyatına sardırabilirsiniz.
Hürriyet’in arsızlıkta sınır tanımaz yazarı, Nilhan Sultan gibileri gördükçe Yüce Atatürk’ü daha iyi anlıyormuş.
Nilhan Sultan’a “Kusura bakma bebeğim, artık prenses benim, ayaklar baş oldu baş” diyerek ağzının payını veren Gülse Birsel’in şahane eylemi karşısında da “hahahaha” diyormuş.
Nesini daha iyi anladın Atatürk’ün?
Ne bilirsin ki Atatürk hakkında?
Sıradan bir parlamenter sistem eleştirisiyle, yüce Atatürk’ün kıymeti arasında nasıl bir bağlantı kurdun?
Gülse Birsel’in şahane eylemini “hahahaha” diye alkışlıyorsun, aferin çok iyi ediyorsun da (“Hahahaha” nedir yahu? Koskoca adamsın, bir çuval sakalın var, gören adam zanneder, yakışıyor mu ergen ağzıyla ünlemek?), Gülse Birsel’in evladiyelik cehaleti karşısında neden aynı garip sesleri çıkarmıyorsun?
Hemşiren Gülse Birsel, “Abdülhamit doğduğunda Napolyon çoktan ölmüştü” diyor.
Doğru mu söylüyor?
Ölmüş müydü Napolyon?
Ölmediyse, neden hemşirene dönüp, “Sen her Napolyon’u Bonaparte mı sanıyorsun bacım? Hahahaha!” diye aynı terbiyesiz nidayla ünlemiyorsun?
Hadi Gülse Birsel mazurdur...
Senin “duyun-u umumiye” konusundaki cehaletini nereye koyacağız?
Kaç gündür “grupça” saldırıp duruyorsunuz...
Ne yapmış Nilhan Osmanoğlu?
Parlamenter sistemi eleştirmiş... “Bu sistem kötü” demiş...
Eleştiremez mi?
Herhangi bir yurttaş “parlamenter sistem kötü” dediğinde normal karşılanıyor ve söylenenler “eleştiri sınırları” içinde görülüyorsa (ki, öyle olmalıdır), bir Hanedan mensubu konuştuğunda neden olay oluyor?
Neden herhangi bir yurttaşın eleştirileri, sadece “eleştiri” olarak görülüyor da, bir Hanedan mensubunun eleştirileri “ruh çağırma seanslarıyla” bastırılıyor?
Bundan sonra hoşlanmadıklarınızı Yüce Atatürk’ün ruhuyla mı püskürteceksiniz?
Hem, bu parlamenter sistem sevgisi de nerden depreşti durup dururken?
Sen parlamenter sisteme düşkünsün de ne oluyor?
Parlamenter sisteme yönelik kalkışmaları desteklemek ve muhtıraya meşruiyet üretmek dışında hangi “koruyucu” rolü ifa ettin/ifa ediyorsun?
Sen önce “Ne yani, muhtıraya karşı olduğumuzu söyleyeceğiz de, ötesini söylemeyecek miyiz?” sözleriyle saçtığın pisliği temizle, ondan sonra çık konuş!