DTK/HDP Kandil’den gelen talimat üzerine “özyönetim” ilanında bulundular.
HDP’yi biliyoruz. Kandil’in partisi ama sonuçta yasal bir karşılığı var. Sonuçta mecliste grubu bulunan bir parti... Peki DTK’nın yasal konumu nedir? DTK’nın Kandil’in talimatı doğrultusunda kurulmuş bir yapı olduğu biliniyor. Bir “sivil toplum örgütü” müdür, bir dernek midir, nedir?
Bütün Kürtleri ilgilendiren bir konuda DTK/HDP nasıl oluyor da tek başına karar verme yetkisini kendisinde görüyor? Bunlara bu yetkiyi kim verdi? HDP aldığı oy oranınca ancak konuşabilir. DTK Kürt halkından oy alan bir yapı değil. O zaman nasıl olur da cüsselerine ve toplumsal karşılıklarına bakmadan bütün Kürtler adına konuşma hakkını kendilerinde bulabiliyorlar? Bu her şeyden önce Kürt iradesine büyük bir saygısızlıktır. Sırf elinde silah olan bir terör örgütünün siyasal ve toplumsal ayaklarından birini oluşturuyorsunuz diye bütün Kürtler adına konuşamazsınız. Öncelikle haddinizi bileceksiniz. Cüsseniz ve temsil oranınız kadar konuşacaksınız. Bütün bir bölgenin geleceğini veya bütün bir Kürtlerin istikbalini tayin ve tespite yetkili olmadığınızı unutmayacaksınız. Bu halk iradesini hiçleştiren despotik-silahlı vesayetçi anlayışın Kürtlük adına yapılıyor olması ne kadar yanlışsa, ilan edilen özerkliğin önüne demokrasi kelimesinin getirilmesi de bir o kadar saygısızlıktır.
Demokrasiye saygısızlıktır. “Demokratik özerklik” diyeceksiniz ama demokrasinin yaslandığı halk iradesini hiçleştireceksiniz. Demokrasi diyeceksiniz, size karşı olan milyonlarca Kürdün iradesini yok sayacaksınız. Dahası ve en kötüsü, onların iradesini silah zoruyla ipotek altına almaya çalışacaksınız. Demokrasi diyeceksiniz, öz faşizm ve öz terörizm uygulayacaksınız.
Evet, Kandil’in talimatıyla ilan edilen demokratik özerklik veya özyönetim denilen şey, kelimenin tam anlamıyla bir öz faşizm ve öz terörizmdir.
Kürt halkını PKK/DTK/HDP hizbinin zulmüne terk etmek zinhar söz konusu olamaz. Devletin/Hükümetin sürdürdüğü terörle mücadele gerçekte Kürt halkını özgürleştirme mücadelesidir. Kürt halkı üzerindeki silahlı vesayeti kırarak Kürt halkının kendi geleceği hakkında kendisinin özgürce karar verebileceği bir siyasal-toplumsal alanı inşa etme mücadelesidir.
***
Özyönetim ilanı alenen suçtur. Yasal karşılığı bilinmeyen ama Kandil’den talimat aldığı kesinlikle bilinen DTK’nın veya Kandil’in siyasal aparatı olarak faaliyet gösteren HDP’nin özyönetim ilanıyla suç işlediğini söylemek bile gereksiz... Özyönetim ilanı, Türkiye’yi Rojavalaştırma sürecinin başlatılmasıdır. Özyönetim ilanı, Kürtlerin meskûn olan mahallerde teröre arka çıkma ilanıdır. Dahası, Kürtlerin yaşadığı Batı illerinde halkı iç savaşa çağırma ilanıdır.
Demirtaş’ın yaptığı tam da budur. Demirtaş’ın 7 Haziran seçimleri öncesindeki “Türkiyelilik” söyleminin sahte olduğu apaçık ortaya çıkmıştır. Ülkesinin Batısında “Türkiyelileşmek” iddiasıyla kandırmaca siyaseti izleyen Demirtaş’ın etnik-siyasal bölücü söylemleri dillendiriyor olması elbette önemle not edilmelidir.
Yanısıra etnikçi-siyasal bölücü söylemin terör yöntemiyle destekleniyor olması da asıl daha bir önemle not edilmelidir.
HDP giderek yasallıktan kendini kopartan bir partiye dönüşüyor. HDP’nin bu süreçte yasal bir parti olarak artık muhatap alınması siyaseten bir başka ihanetin adı olur. Başbakanın bu ihanetin önüne set çekmiş olması her bakımdan doğru bir siyasetin adı ve adresi olmuştur. HDP demokratik diyaloga layık bir parti olmadığını göstermiştir. O yüzden diyalog süreçlerinin tamamen dışında tutulmalıdır. HDP ile bu süreçte aynı masaya oturmak bile yanlış bir siyaset olur. HDP siyasal-yasal bir parti olduğunu hatırlayıp demokratik-yasal siyasetin gereklerine uygun davranırsa ancak o zaman muhatap alınabilir. Başka türlüsü terörle mücadele konseptine zarar verir ve HDP’nin tekrar siyaseten güçlenmesine sebebiyet verir. Başbakanın bu yöndeki demeçleri ve aldığı tutum demokratik siyaset adına da terörle mücadele adına da isabetli olmuştur.
***
Özyönetim ilanı dolayısıyla açıklanan görüşler suça teşvik niteliğindedir. Kürtleri devlete/hükümete karşı başkaldırıya çağrı niteliğindedir. Hem terörü arkalama, hem de teröre teşvik niteliğindedir. Her bakımdan suç işlenmiştir. Bu ülkede hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü olamaz.
Meclisi ve demokratik-yasal siyaseti benimsemiyorlarsa Kandil’e gidip orada kaçak çay partilerine katılabilirler pekâlâ. Bu ülkenin Cumhurbaşkanına ve Başbakanına küstahça tehditler savrulmasına da ayrıca izin verilemez.
Siyasal bir parti isen onun gereklerine uygun hareket edeceksin, değilsen ona göre muamele görürsün.
Bu kirli ve maskeli baloya artık son verilmelidir.