İyi oldu; bir gün önce ülkemizi ‘demokrasi’ yolunda daha da ileriye götürme kararlılığını hükümet adına Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ağzından dinlemiştik; dün de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül devlet adına hem o kararlılığı pekiştirdi, hem de daha ileri hedefler gösterdi.
Türkiye açısından önemli mesajlar vardı Cumhurbaşkanı Gül’ün Meclis’in yeni yasama yılını açış konuşmasında...
Cumhurbaşkanlığı, o makamda bulunan kişi siyasi bir kimliğe sahip olsa da, sistem-içi hakemlik özelliğine sahip. Son altı yıl içerisinde yaptığı Meclis’i açış konuşmaları dikkatle incelenirse, Cumhurbaşkanı Gül’ün, makamın bu özelliğini çok zenginleştirdiği fark edilecektir.
İktidarla muhalefet arasında taraf tutmayan, iktidarın doğrularına destek çıkarsa muhalefetten, yanlışlarıyla arasına mesafe koyarsa iktidardan eleştiri alacağını dert etmeyen nesnel bir tavrı var Cumhurbaşkanı Gül’ün...
Dünkü konuşmanın bütününe aynı tavır hâkimdi: Gezi Parkı eylemlerinin çevre duyarlılığını yansıtan ilk bölümünü hiç çekinmeden sahiplenirken, eylemlerin sonradan sokaklara taşırılıp tahribata yol açmasına da en keskin sözlerle karşı çıktı.
Buna karşılık, Başbakan Erdoğan’ın bir gün önce kamuoyuyla paylaştığı ‘reform paketi’ni de, sözünü eğip bükmeden, bütünüyle benimsediğini ifade etti.
Dış politikada etkin olmayı önemsiyor Cumhurbaşkanı Gül; Türkiye’nin yumuşak ve erdemli bir güç olarak değerinin daha fazla olacağına işaret ediyor. Suriye’de çıkışın, BM zemininde ve uluslararası câmiayla birlikte aranmasını, Mısır’da ise âdil ve demokratik seçimlerle ortaya çıkacak tabloyu herkesin kabul etmesini bekliyor.
İçe dönük mesajlar? En önemlisi, toplumun her katmanında —özellikle de siyasette ve medyada— kendisini fena halde hissettiren kutuplaşmanın tehlikesine dikkat çekmesi... Keskin değerlendirmeler, her şeye ‘bu bizden, bu onlardan’ diye yaklaşılması, birileri ‘dost’ görülürken başkalarına ‘düşman’ gözüyle bakılması, ‘siyah-beyaz’ ikilemine mahkum edilmemiz... Bunları yanlış buluyor Cumhurbaşkanı Gül...
Her konuda sorunların çözümünün, orta yolda, mâkulde ve uzlaşıda aranması gerektiğini vurguluyor...
Şu sözler de ona ait: “Tüm kimliklere, inançlara ve hayat tarzlarına saygıyla yaklaşmak ve sorunları çözüme kavuşturmak, toplumsal barışın vazgeçilmezidir.”
Özgürleşen topluma lâyık güzel bir dil bu...
Abdullah Gül’ün görev süresi bir sonraki yasama yılı açılışından önce biteceği için, yaptığı konuşma, bir tür döneminin bitişini de gözeten bir ‘veda hitabesi’ gibiydi. Tarihe karşı sorumluluğunun bilincinde bir siyaset ve devlet adamı Cumhurbaşkanı Gül; o sebeple de konuşmasında kendi siyasi hassasiyetlerini vurgulama ihtiyacı duyması doğal...
“Gerçekten siyasete de veda edecek mi?” sorusuna cevap arayanlar için, ipucu, konuşmanın bitiş cümlelerinde yer alıyordu: “Hayatım boyunca, halka hizmeti Hakk’a hizmet bilerek, yüce milletimizin hizmetinden hiç ayrılmadım. Bundan sonra da bu anlayış ve şuurla milletimizin hizmetinde olmaya devam edeceğim.”
Önümüzde bir yıl içerisinde yapılacak üç ayrı seçim var; gerilimli de geçebilecek günlere doğru yol alıyoruz.
Umarım, Cumhurbaşkanı Gül’ün konuşmasındaki sağduyu herkese egemen olur.