15 Temmuz'un 8. sene-i devriyesi sebebiyle dün Polis Özel Harekâtın Gölbaşı yerleşkesindeydim. O karanlık gecede teröristlere karşı koymak için harekete geçen 51 vatan evladının şehit düştüğü noktayı ve onların hatırasına düzenlenen müzeyi gezerken birbiri içine geçmiş duygularla da baş etmeye çalışıyordum.
Böylesi büyük bir ihanetin ve saldırının hedefi olmanın verdiği öfkeye hayatlarının baharında vatan uğruna can veren şehitlerimizin hüznü ama aynı zamanda, gösterdikleri kahramanlığın kıvancı karışıyor. Bir yandan üzülüyor bir yandan gurur duyuyorsunuz.
Diyebilirsiniz ki Türk Milletinin tarihi böyledir. Haklısınız.
Büyük fedakârlıklar bu topraklarda hep büyük kahramanlıklarla ve büyük zaferlerle neticelenir. Şehitler toprağa düşer ama geride de al bayrağı gökte özgürce dalgalanan tertemiz bir vatan kalır.
**
Amma velakin Türkiye'yi düşürmek için çeşitli yöntemler deneyen, FETÖ ve PKK terör örgütlerini de bu amaçla besleyip büyüten düşman devletler hedefinden vazgeçmiş değil.
Tam da bu nedenle sınırımızın hemen öte tarafına konuşlandırdıkları PYD-SDG'yi bunun için silahlandırıyorlar. Her tür desteği verdikleri PKK'ya bir teröristan kurmak için fırsat kolluyorlar.
Tam da bu nedenle FETÖ elebaşını vermiyor, 1 dolara satın aldıkları teröristleri yeniden aktive etmenin yollarını arıyorlar.
Baksanıza son bir yılda sadece İstanbul'da FETÖ'ye karşı 1900 iddianame düzenlenmiş! FETÖ hala deniyor yani!
Ve ne yazıktır ki hapisten çıkan FETÖ'cüler, firari elebaşlar, devletten KHK ile atılan iltisaklılar en çok desteği CHP'den alıyor.
**
"İktidara geldiğimizde KHK ile atılanların tamamını görevlerine iade edeceğiz" diyen, 15 Temmuz'u takip eden günlerde terör elebaşı Gülen'in ardı sıra "kontrollü darbe" teranesi okuyan ve FETÖ tezlerini kürsülerden seslendiren Kılıçdaroğlu sadece yedi ay oldu o koltuktan kalkalı.
Yerine gelen de FETÖ'nün hala canlı olduğunu, yeniden denediğini, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı tehlikeleri kavramak bakımından gerekli idrake ne kadar sahip, belli değil.
Evet, Kılıçdaroğlu'na dün meydan okudu Özgür Özel. Tiyatro değil gerçekti, dedi o gece Mecliste yaşananlara tanık olduğu için.
Daha önce de demişti grup başkanvekili iken. Ama ne genel başkanının ne parti elitlerinin ne de CHP zihniyetini yansıtan çevrelerin ve medyanın görüşünü değiştirebilmişti.
Bu çevreler herkesin gözü önünde yaşanan, 252 vatan evladının şehit düştüğü darbe/işgal girişimine tiyatro diye bakıyor çünkü hala.
**
Özgür Özel'e göre hakikat buysa eğer partisinin ve tabandaki "tiyatrocu"ların fikrini değiştirmeli önce.
Şehit kabrindeki bayrağı değiştirmeyip şehit babasını azarlayan İBB'nin başkanına, "15 Temmuz etkinliğine gerek yok" diyen oyuncu belediye başkanına hüküm kesmeli.
Ne demekmiş özel harekâtta 51 kahraman polisin tabuta konacak naaşı kalmayacak şekilde katledilmiş olmasını hafife almak!
Ne demekmiş çıplak elleriyle tank durduranlara müstehzi ifadelerle konuşmak!
Önce bunların gereğini yapsın!
Darbe olduğunu anlar anlamaz makarna istiflemek için marketlere, nakit çekmek için bankalara koşanların ağzını yüzünü kalbini bir düzeltsin önce, sonra konuşsun.
"15 Temmuz'a 'oyun' diyenleri, 'tiyatro' diyenleri, utanmadan 'danışıklı dövüş' diyenleri kıyamete kadar affetmeyeceğiz" demekte çok haklı Cumhurbaşkanı.
Özgür Özel de dahil CHP cenahındaki havaya bakınca "gaflet, dalalet ve hıyanet" halinden başka şey görmüyorum ben hala. Ve affetmiyorum!