Geçen hafta sınıf öğretmenlerinin ve branş öğretmenlerinin alan değişikliği yoluyla özel eğitim öğretmeni olarak atanmasına itiraz eden 18 üniversitenin özel eğitim bölüm başkanları bir bildiri yayınladılar.
Ancak bu konuya değinmeme imkan olmadı çünkü Anayasa Mahkemesi’nin ÖSYM’nin sınav sorularını açıklamamasına ilişkin yürütmeyi durdurma ve iptal kararı ile 19. Milli Eğitim Şurası gündemimdeydi.
Bu konuyla ilgili -özellikle özel eğitim bölümü öğrencilerinden- çok sayıda mesaj geldi. Ayrıca, Bülent Ecevit Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü öğretim üyelerinden Emre Ünlü hocamız da konuya ilişkin değerlendirmelerini benimle paylaştı.
Bildiri, özel gereksinimli (engelli) öğrencilere öğretmenlik yapacakların da özel bir eğitimden geçmesi gerektiğini vurguluyor. Bu çerçevede, sınıf öğretmenlerinin ve branş öğretmenlerinin özel eğitim öğretmeni atamasının doğru olmadığını ve dolayısıyla yapılan atamaların durdurulmasını talep ediyor.
Açıkçası, haklı gerekçelerle kaleme alınmış olduğunu kabul etmekle birlikte, bildiride dile getirilen talepleri gerçekçi bulmadığımı ifade etmem gerekiyor.
Öncelikle, bildiride de dile getirildiği gibi, alan değişikliği durumunda verilen 540 saatlik eğitimin ne derece yeterli ve nitelikli olduğu tartışılabilir. Bu konuda elimde herhangi bir bilimsel çalışma yok, ancak bu konudaki kaygıların olduğu bir gerçek.
Ancak, bildirinin bence gerçeklikten koptuğu nokta, uluslararası sözleşme, ulusal yasa ve yönetmeliklerden yola çıkarak “özel olarak yetiştirilmiş personel”den enflasyonist bir yorum yapması ve böylece “herkesin kendi yetiştirildiği mesleği yapması gerektiğini” ve başka branş öğretmeni bir kişinin 540 saatlik ek eğitimle özel eğitim öğretmeni olamayacağını vurgulaması. Bildiri, bu uygulamanın hukuki sorunlar çıkarabileceğini de vurguluyor.
Ben hukukçu değilim, ancak bir eğitimci olarak görebildiğim kadarıyla MEB’in uygulamasında hiçbir hukuki boşluk yok. Çünkü bu alanı seçenlere ekstradan özel bir eğitim sağlanıyor ve gerekli yasal dayanak, Talim ve Terbiye Kurulu kararlarıyla sağlanmış durumda.
Gelelim “herkesin kendi yetiştirildiği mesleği yapması gerektiğine.” Bu köşeyi takip edenler, sadece bu konuda değil, hemen her konuda esnek geçişleri savunduğumu bilirler. Herhangi bir branş öğretmeni, başka bir branş öğretmenliği için gerekli donanımda olmayabilir. Ancak bu geçişlerin mümkün olmadığı anlamına gelmez.
Bakınız bugün öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, hemen herkes hayatında birkaç kez kariyer değiştiriyor. Hatta öyle bir değişiklik söz konusu ki, diploma alınan alan ile iş yapılan arasında ciddi farklılıklar söz konusu. Öğretmenlik dışında hal böyleyken öğretmenliğin de bu değişimlerin dışında kalması mümkün değil.
Ülkenin yeni koşulları, öğretmenlerin önündeki fırsatlar ve zorluklar, branş değişikliğini gerekli kılabilir. ABD’de İngilizce öğretmenleri (bizdeki Türkçe öğretmenleri olarak düşünün) bile gerekli durumda matematik derslerine girmektedirler. Bu, arzu edilmeyen bir durum olmayabilir ancak mutlak bir sorun da değil.
18 üniversitenin özel eğitim bölümü başkanlarının bir araya gelerek bildiri yayınlamaları, dikkate alınması gereken bir husus. Alan uzmanları onlar. Bildiride Mustafa Baloğlu gibi bilimsel yetkinliğinden şüphe duymadığım isimler de var.
Benim karşı çıktığım husus, üniversitelerimizin gerçek hayattan kopuk ve MEB’in karşı karşıya olduğu zorlukları hiç hesaba katmadan “atamaları iptal edin” tavrı geliştirmeleridir.
Doğrudur, MEB, sınıf öğretmenlerinin atamalarını rahatlatmak için bu öğretmenlere branş değişikliği hakkı getirdi. Bunun ciddi sorunlara yol açtığı da doğrudur. Örneğin kimi öğretmenler branş değişikliğinden mutlu değiller ve muhtemelen öğrencilerine faydalı olamıyorlar. Ancak branş değişikliğinin olumlu sonuçları da olduğunu bizzat biliyorum. Dolayısıyla ilkesel olarak geçişlere tamamen karşı çıkmanın doğru olmadığını düşünüyorum.
Geçişlerin koşulları ve şartları ise her zaman müzakereye açıktır. Bu tür konularda MEB, alan uzmanlarının tavsiyelerini mutlaka dikkate almalıdır. Özel eğitimci olsaydım, geçişlere tamamen karşı olmak yerine, geçişlerin nasıl daha nitelikli olabileceği üzerine öneriler geliştirir ve MEB’e sunardım. Örneğin, 540 saat eğitim yeterli değilse eğitim kaç saat olmalı? İçerik nasıl olmalı? Ataması yapılan ve halen özel eğitim öğretmenliği yapan öğretmenlere nasıl destek sağlanabilir?