Dün neredeyse yarım günümüzü Turgut Özal’ın zehirlenerek öldürüldüğü iddiasıyla ilgili gelişmeler işgal etti.
Bir gazete (Bugün) Ankara Valiliği’ne sunulan Adli Tıp raporunu kaynak göstererek, incelemeler sonucu, Özal’ın ‘striknin kreatin’ ile zehirlendiğinin anlaşıldığını yazdı. Tekzip fazla gecikmedi: Adli Tıp Kurumu incelemelerinin henüz tamamlanmadığını, Ankara Valiliği de rapordan haberdar olunmadığını açıkladı.
Turgut Özal’ın zehirlendiğinin düşünülmesi için pek çok gerekçe var. Ayrıca, ‘zehirleme’ yoluyla siyasi sonuç almak tarihin başlangıcından bugüne bilinen bir yöntem: Büyük İskender’in zehirlendiğine inanılır. Ukrayna’da gerçekleşen ‘turuncu devrimi’nin (2004) lideri Victor Yushchenco’nun yüzüne de yansıyan ‘dioxin’ zehirlenmesi ise belleklerde çok taze... Bazı konularda risk almaya hazırlanan Özal da pekâlâ zehirlenmiş olabilir...
Olabilir de, bu amaçla kullanıldığı söylenen madde biraz yadırgatıcı...
En yaygın zehir, hepimizin bildiği gibi, ‘arsenik’... Cıva (mercury), antimon, talyum, kurşun (lead) da kullanım alanları geniş olduğu ve doğada fazlaca bulundukları için, iz sürülmesi zor diye tercih edilen zehirler...
Tıp alanında kaydedilen gelişmeler sayesinde fark ettirmeden zehirleme bugün hiç kolay değil. Adli Tıp uzmanları hemen her zehiri kolayca teşhis edebiliyor; ölümün üzerinden uzun zaman geçmiş bile olsa...
Isaac Newton’un (1643-1727) hayatının sonuna doğru anormal tavırlar sergilemeye başladığı biliniyor. Uykusuzluk, iştahsızlık, eleştirilere tahammülsüzlük, bellek kaybı türü fiziki sorunlara ek olarak dostlarına da düşmanca davranmaya başlamıştı Newton...
O kadar yıl sonra, üç ayrı yerde korunan saç telleri teste tâbi tutularak, bilimadamının zehirlendiği anlaşıldı. Vücudunda normalin dört misli kurşun, arsenik ve antimon ile 15 misli cıva varmış... Meğer kimyasal yolla ‘altın’ üretmek için deneyler yaparken sürekli bu zehirli maddeleri kullanıyormuş...
Buradan çıkan sonuç şu: Zehirlenme teşhisi aradan dört asır bile geçse konulabiliyor... Turgut Özal’ın hayatı anormal yollardan kısaltıldıysa, merak etmeyin, Adli Tıp mutlaka gerçeğe ulaşacaktır...
Özal’ı kendileri için ‘tehlike’ görenler, zehirlemek yerine, birbiri ardına girdiği ameliyatlar ile aşırı kilolarının, birbiri ardına çıktığı dış gezilerde yorgunluktan vücudunu iflâs ettirmesini beklemişlerse hiç şaşırmam...
Daha gün bitmeden yanlış olduğu açıklanan Özal’ın zehirlendiği haberiyle bizler meşgul iken, Polonya da benzer bir ‘suikast’ haberiyle çalkalanıyor. Katyn katliamı törenleri için 10 Nisan 2010 tarihinde Rusya’ya giderlerken düşen uçakta, Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski’nin yanısıra sivil-asker bürokrasiden 95 kişi de hayatını kaybetmişti; bir gazete (Rzeczpospolita), önceki gün, uçağın suikast sonucu düştüğünü yazdı.
Gazeteye göre, uzmanlar, uçağın enkazında patlayıcı madde emareleri bulmuşlar...
Polonya’da da, savcılık, gazetenin haberini derhal yalanladı.
Yalanlansa da, Polonya’da pek çok kişi, halkın sevgilisi cumhurbaşkanının suikasta kurban gittiğine inanmaya devam edecektir. Hemen yalanlansa bile, Özal’ın zehirlendiği haberine verilen tepkiler, bizde de, iddianın ne kadar yaygın kabul gördüğünü anlamamıza yetmiş olmalı.
Adli Tıp Kurumu elini çabuk tutsa iyi olur.