Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin bölgesinde düzen kurucu ülke olduğunu söylediğinde ben de dahil pek çoklarımız onu eleştirmiş, gücümüzü ve etkimizi abartmamamız gerektiğini söylemiştik. Ama belli ki kendimizi, özellikle de siyasi esnekliğimizi hafife almamamız gerekiyor.
Dünyanın çok az ülkesi iki büyük sorununu aynı anda çözebilme, hem de istediklerini elde ederek çözebilme imkanına sahiptir. Çok az ülke Türkiye gibi özür şartını İsrail’e ve onun en yakın müttefiki Amerika Birleşik Devletleri’ne kabul ettirebilir. Üstelik de bunu bir kronik sorununu çözerken gerçekleştirebilir.
***
Türkiye, İmralı süreci ve İsrail ile olan ilişkilerini normalleştirme yolunda attığı adımlarla bölge denklemlerini altüst etmiş, bütün güç parametrelerini değiştirmiştir. Bundan önce yapılmış olan tüm hesaplar geçersizidir. PKK’nın silahsızlanması, Kürt ve Türk sorunlarının demokratikleşme çerçevesinde çözülmesi İsrail ile barışmayla birleşince ortaya bambaşka bir resim çıkartacaktır.
Türkiye şimdiden attığı pek çok adımla, verdiği pek çok tepkiyle bölgenin ciddiye alınması gereken bir oyun kurucusu olduğunu dünyaya göstermiştir. Bazıları siyasi tercihlerin, bazıları tarihi tesadüflerin sonucunda vardığı nokta kayda değerdir. 1 Mart Tezkeresi, Davos gerginliği Ortadoğu siyasetine bağımsız bir aktör olarak girişini tescil etmiştir.
Arap Baharı karşısında benimsediği öngörülü politika da Türkiye’nin dünya siyasetinde esen rüzgarları arkasına almasına yardımcı olmuştur. Zamanında Suriye ile İsrail arasında arabuluculuk yapması, Brezilya ile birlikte İran’ın nükleerleşmesine çözüm üretmeye çalışması siyasi ağırlığının kabulüne yol açmıştır. Suriye sorunu farklı bir boyut kazandığında bu ağırlık çok daha artacaktır.
Ama hepsinden önemlisi Türkiye’nin Kürt sorununun çözümü yolunda attığı adımdır. Kendini Kürt olarak tanımlayanlar için tek kanaat mercii olan Abdullah Öcalan ile müzakereye oturmak, onun aracılığıyla sorun çözmek, devreden diğer aktörleri çıkartmak kabul edelim ki dahiyane bir fikirdir. Böylece Kürt tarafında sürece karşı çıkabilecek aktörlerin sesi kısılmış, maksimalist taleplerin önü alınmış, arabulucuların kendi çıkarlarını çözümün üstünde görmesi engellenmiştir.
***
Bu süreç hedefine vardığında Ortadoğu jeopolitiğindeki tarihi bir kırılma noktası ortadan kalkacak, üçüncü taraflar kendilerine yeni konumlar aramak zorunda kalacaktır. Türkiye Kürt sorununu çözerek, eski kimliğini aşıp yenisini kurgulayarak dünya siyaset sahnesine çok daha güçlü bir yer edinebilecektir. Yapılması gereken daha çok demokratikleşmek, bu ülkede yaşayan herkese daha çok hak tanımaktır.
SETA tarafından çıkartılan Insight Turkey dergisinin yıllık toplantısı için geldiğimiz Brüksel’de iki gündür gerçekleştirilen açık ve kapalı toplantılarda Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i dinlerken İmralı sürecinin geleceği ve demokrasinin derinleşmesi konusunda hükümetin samimi olduğu izlenimim iyice güçlendi. Umarım en kısa süre içinde ifade özgürlüğü sorun olmaktan çıkar, kimse Türkiye’yi hapisteki gazeteciler için suçlamaz.