Ey azizan!
Nicedir içimizi parçalayan, duygu ve düşünceleri natıkaya imkân bulunmuyor. Fakat en azından aynı itikatta buluştuğumuz, buna rağmen ayrı sayebanlarda gölgelenen kardeşlerimizle hasbihal etmek muradındayız.
Erken kalkanın siyasi parti kurduğu ülkemizde, tilkiliği becerebilenlerin öne çıktığı partilerimizde; istiyoruz ki umumi bir efkâr tebellür etsin, temerküz etsin ve istiyoruz ki gönüldaşlarımızın yüzü yere hiç eğilmesin.
Bunlara ilişkin konuşabilecek vasatı bir türlü oluşturamıyoruz; kâh dünya telaşlarımızın paçamızı çekiştirmesi kâh vesvâsın askerlerinin içimizi dışımızı, hepimizi işgal etmesinden dolayı gerçek gündemlerimizi konuşmayı başaramadık.
Rahmetli Akif Emre, menzilimizin vardığımız yer olmadığını ve bu durumda vardığımız yerde, hoyratlık edip etmeyeceğimizi, yakamızı tutup silkeleyerek sorgulardı.
Elverir ki bir gün nitelikli topluluklar halinde toplanalım ve bu gündemlerimizi birbirimize yeniden hatırlatalım.
Bir seçim ortamının âteş-i suzanına girmiş bulunmaktayız.
Biz Müslümanlar oy verme imkânına, hesabının mutlaka verileceği bir mesuliyet olarak bakıyoruz.
Gönül ister ki herkes aynı mesuliyetle düşünsün ve kararını versin.
Bu ağır gündemimize ilişkin birkaç cümle kurmanın elzem olduğu kanaatiyle, istemesek de seçimle ilgili fikirlerimizi paylaşmayı arzuluyoruz.
Kulluk bilinci düşüncemizi paylaşmayan siyasi partiler için zaten zikredecek bir sözümüz olmaz.
Ancak Müslüman seçmenin tercihini etkilemeye çalışan partilere ilişkin, yakalarını toplatmayı arzuladığımız ikazlarda bulunmak istiyoruz.
Partileriniz dükkânınızsa pazar olsun deyip geçiyoruz. Bu durumda dükkân sahiplerine değil de müşterilerine konuşuyoruz.
Müslüman toplumun "kamu menfaati" her zaman baş mesuliyetimiz olmuştur. Ancak güncel ittifak mülahazaları gösteriyor ki dükkân sahipleri diye tesmiye ettiğimiz, patronların gündemi, alışveriş, kâr zarardır!
Bu durumda biz ibnü'l vakt olarak dükkân sahiplerine, mesuliyetine girdikleri güzel kalplerin haklarını hatırlatmakla mükellefiz.
Erbakan hocanın yaptığı ittifaklarla bugün Ak Parti'yle ittifak müzakereleri yürüten, sözde haleflerin yaptıkları, form olarak benzese bile mahiyet asla aynı değildir. Dolayısıyla hocanın sözde haleflerinin onun ittifakları ile delillendirebilecekleri bir duruşları yoktur.
Müslüman toplumun "sahipleri" gibi davranarak bireysel menfaat gündemlerini perdeleyenler, sürekli Müslümanın dertlerini gündemleriymiş gibi yaparak, kendi geçimlerini sağlıyorlar. İstisnası nadirdir.
Bu durum artık barizdir.
Bu insanların, Müslüman topluma konuşma liyakatlerini yitirmiş olduklarının farkına vararak, geri çekilmelerini ve artık topluma konuşmamalarını kendilerine salık veriyoruz. Onları mahşer sorgusuyla da "tehdit" ediyoruz. Zira ilgili ayetler mahşer ortamının tedhişini bize gösteriyor.
Ezcümle; bu seçimde İstanbul ve Ankara'nın geri alınması, Erdoğan'ın uzun hicret yolculuğuna benzettiğimiz siyasal hedefleri açısından zarurettir.
Dolayısıyla bu amaca matuf olmayan tutum ve davranışların SP ve YRP tarafından terk edilmesi üzerlerine vazifedir.
Anlaşıldı ki dükkânlarına ciro yaptırmak istiyorlar. Bunu çeşitli ayet, hadis ve anekdotlarla perdelemekten vaz geçmelerini öneriyoruz.
Bütün muhasebelerimiz, Erdoğan'ın, Müslümanları, sahil-i selamete çıkarma mücahedesinde olduğuna bizi ikna ediyor.
Birinci yıl dönümünü yaşamakta olduğumuz deprem gerçeğini nazarı dikkate vererek, neden İstanbul ve Ankara'yı Ak Parti'nin alması gerektiğini sadece tek unsurla dahi açıklayabiliriz.
Depremi takip eden günlerde Nedret Ersanel, Yeni Şafak'ta yaptığı sorgulamada "depremle şehirlerimizin vurulduğu" sonucuna varıyordu. Kanaatimiz, bu tehditle milli var oluşumuzun, Allah muhafaza buyursun, sınanacağı şeklindedir.
Depremin ardından, önemli devlet adamlarımızın bazı beyanları da depremin suni teknik müdahalelerle tetiklendiğine dair değerlendirmelerini izhar ettiler adeta.
İstanbul'un derhâl neredeyse tamamen yeniden inşası için Ak Parti idaresine yeniden geçmesini elzem görüyoruz.
Seçimden sonra da hükûmet ve İBB'nin tam teşekküllü bir "İstanbul yasası" çalışması gerektiğine çağrı yapıyoruz yeri gelmişken. Bunu ayrıca konuşmak istiyoruz.
Bu yakın tehdidi bari göz önünde bulundurarak, oyların yerel seçimde Ak Parti'de birleştirilmesi gerektiğini söylüyoruz.
Allah bizi, resulünün dile getirdiği gibi, layıkıyla kendine kulluk eden ve hayırda yarışan, neferleri içerisine dâhil eylesin.
Ve en içten duyguyla korkumuzu beyan ediyoruz ki gafletimize rağmen bizden yüz çevirmesin!