Bir insanı, hele bir de uluslararası kamuoyu tarafından tanınıyorsa, yalnızca tek bir sözü veya davranışıyla övmek kadar yermek de tehlikelidir. Öven ve yeren için... Översiniz, onu kötü biri olarak tanıyan, yerersiniz bu defa da onun hayrını gören sizin değer ölçünüzü sorgular...
Genel bir hüküm bu; ancak siyaseti bu hükmün dışında bırakmamız gerekiyor...
Siyasetin genel hükmün dışında bırakılmasının doğru olacağını düşündüren örnek olayla şu günlerde karşılaştık. Siyasiler, Mısır’la ilgili söylem ve tutumunu beğenmedikleri İslâm İşbirliği Teşkilâtı’nın başındaki Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun istifasını istediler.
Tanıdığım Prof. İhsanoğlu hiç tereddüt etmeden bu isteğe uygun hareket edebilir...
Zaten bu yazı da hiç tereddüt etmeden bunu yapabileceği için tepkisini engelleme umuduyla yazılıyor...
Makamlar ile o makamlarda oturanlar arasında her zaman uyum olmaz; bazen oturduğu koltuğa birkaç numara küçük geldiği olur makam sahiplerinin... İslâm İşbirliği Teşkilâtı koltuğuna onun kadar yakışabilecek ikinci bir ismi bulmak —bırakın Türkiye’yi, bütün İslâm Dünyası’nda— olağanüstü zordur. Yalnızca çok iyi bildiği diller açısından değil, bu dünyanın dinamikleriyle birlikte insanlarının hassasiyetlerini de kişiliğinde özümsemiş biridir Ekmeleddin Bey...
İslâm’ı uygarlık ve bilim ekseninde değerlendirmek isteyenler için çağdaş başvuru kaynaklarının hemen hepsinde onun imzası ve katkısı vardır. İslâm dini ile bilimsellik arasında uçurum olduğunu iddia ederken Nobel’i ölçü kılmak üzere ağzını açan ‘ateist’ düşünür bile, “Ortaçağlar’da durum farklıydı” deme ihtiyacı duyuyorsa, onun Batı dillerine kazandırdığı eserler sayesindedir.
Kütüphanemin en görünür yerinde, tam bir rafı, onun eserleri işgal ediyor.
Hakkında konuşulurken bu gerçeğin gözden kaçırılması hepimizi üzer, üzmelidir.
Eleştiriler Mısır konusundaki tavrından kaynaklanıyor Prof. İhsanoğlu’nun; başında bulunduğu örgütün ‘darbe’ye yeterince yüksek perdeden itiraz etmediği düşüncesinden hareketle... Siyasiler itirazların kendilerinin yaptığı gibi en sert biçimde dillendirilmesi beklentisi içindeler...
Oysa diplomasinin tek bir yolu, yöntemi ve söylemi yok; bazen siyasetçilerin en sert tavrı sergiledikleri halde alamadığı sonucu, bir diplomat, sesini hiç yükseltmeden gerçekleştirebilir. Bu sebepledir ki, akıllı siyaset, bir yandan kendi mantığı içerisinde bildiğini okurken diplomasiye en geniş alanı mutlaka açık bırakır...
Prof. İhsanoğlu’nun konumu bunu gerektiriyor. Herkesin, her üye ülkenin, benzer tavırlara sahip olduğu ortamlarda bile çeşitli sıkıntılar yaşanır uluslararası örgütlerde; esas zorluklar ise, şimdilerde Mısır konusunda olduğu gibi, görüş farklılıklarının büyüdüğü ortamlarda kendilerini belli eder... Görüşleri en doğru çizgiye getirmek zaman alıcı bir yolculuğu gerektirir; bazen sonucun alınamadığı da olur...
Ayrılsa görevinden Prof. İhsanoğlu, İslâm İşbirliği Örgütü’nün yeni genel sekreteri Türkiye ile daha uyumlu biri mi olacaktır, yoksa örgütün finansörü Körfez ülkelerinin sesleri daha baskın hale mi gelecektir?
Bırakalım, Prof. İhsanoğlu gibi mâhir diplomatlar, İslâm Dünyası için en hayırlı sonuca götürecek yolda çaba göstersinler...