Seçimle başa gelmiş tarihteki ilk sosyalist hükümet, Salvador Allende’ nin hükümetiydi.
Bu önemli deneyimin CIA’nın desteklediği diktatörlüklerle yönetilen Latin Amerika ülkelerine sıçraması istenmiyordu.
Şili’de Allende’yi devirmek için işe ekonomiyle başladılar ve tuhaf bir biçimde Şilili kamyoncular ülke çapında greve sokuldu.
Şili’nin ekonomik istikrarından birkaç gün içinde geriye bir şey kalmadı ve Pinoşe cuntası yönetime el koydu.
Şili’de damara ekonomiden girdiler, ve kamyoncuları kullandılar.
Bizde damara ‘yolsuzluk dosyaları’ ndan girdiler!
Karşımızda adliye önlerinde bildiri dağıtan savcılar , sen bildiri dağıt ben de seni destekleyip açıklama yapayım diyen yargıçlar var!
İnşallah işler, savcıların ellerine boya kutuları alıp gece karanlığında duvarlara yazı yazacakları bir aşamaya varmaz!
Uluslar arası merkezlerden yönetilen bir kuşatma hareketiyle karşı karşıyayız.
Batılılar, Mısır’da Mursi’yi destekleyip darbeye karşı çıkan, ve yetmezmiş gibi, Suriye’de Esat’a karşı mücadeleyi destekleyen bir iktidarın, Türkiye’yi uzun vadede yönetmesini istemiyor.
Bu uzun vadenin belirleneceği tarih olan 30 Mart seçimleri yaklaştıkça kaygı ve telaş artıyor.
Çünkü 30 Mart seçimlerini kazanacak bir AK Parti’nin, diğer iki seçimi de kazanacağı ve bu durumda Türkiye’yi 2020’li yıllara kadar yöneteceğine hiç şüphe duyulmuyor.
Türkiye’nin dünyayla karşı karşıya kaldığı meseleler, Çin’den füze alımı, Mavi Marmara, One Minute, Suriye, Mısır politikaları, İstanbul’a yeni havaalanı ve kanal projesi gibi hadiselerden ibaret değil.
Körfez savaşları sırasında, çıkarları öyle gerektiği için, ‘Kürtlerle flörtün önünü açan’ , Barzani ve Talabani’yle flört serbest diyen Batılılar, bu flörtün Diyarbakır’daki buluşmaya, İmralı’da Öcalan’la sürmekte olan diyaloga yol açacağını ve bu ülkenin maddi manevi kaynaklarını otuz yıl boyunca heba eden bir savaşın bu kadar ve kolayca bitebileceğini, elbette ki düşünmüyorlardı.
Bir Kürt ve Türk ittifakı ne burada ne Türkiye’nin arka bahçesi haline gelmiş Kürdistan’da akıllarına gelen bir şeydi.
Emin olun, Askeri vesayete dokunulmamış olsaydı, Mısırda olduğu gibi, darbe yapmak bugünün Türkiye’sinde, en kolay yol olurdu
Ama o ‘imkan’ yok artık. Ordu’da ‘our boys’ ara ki bulasın!
‘Our Boys’lar şimdi yargıçlar sınıfının içinden beliriyor!
Birkaç milyon doları soruşturmak isteyen ‘our prosecutors’lerimiz adliye önlerinde bildiri dağıtacak kadar kendilerini siper etmiş mücadele ediyorlar.
Acaba bunlara üç beş yolsuzluk dosyasıyla hükümeti devirebilirsiniz mi dediler?
Dediler ve onlar da inandı m?
Peki bu ülkeye 1 trilyon dolara mal olan bir savaş sürüp giderken neredeydiniz sayın savcılar?
Yoksa bu savaştan haberiniz mi yoktu?
Arjantin’de filan sürdüğünü mü düşünüyordunuz?
Binlerce köy boşaltılırken, sokaklar kan revanken, insanlar evlerinden alınıp infaz edilirken, toprağın içinden cesetler fışkırırken, neredeydiniz Allah aşkına ?
Şu İranlı hakkında soruşturma yapmak kolay da, belli başlı ailelerin bir gecede milyarlarca doları hiç edip kayıplara karıştığı, burnunuzun dibinde, Sapanca’da Kürt iş adamlarının birer birer infaz edildiği günlerde , aklınıza soruşturma açmak geldi mi?
Diyarbakır’da olup bitenlerden bihaberdiniz tabi, İstanbul nire Diyarbakır nire!?
Babasıyla beraber evinin önünde 13 kuşunla vurulan 12 yaşındaki bir çocuğun, Uğur Kaymaz’ın katillerinin beraat ettiğinden, Roboski’deki katliamdan, BDP’li belediye başkanlarını sıraya dizip ellerine kelepçe vuran gizli güçten, üç mahkemenin ayrı ayrı BDP’li vekilleri serbest bırakmamak için gösterdiği dirençten, aradaki mesafe uzak olduğu için herhalde haberiniz olmadı !
Peki ama, yolunuz Galatasaray’dan da mı geçmedi?
Galatasaray’da toplanan annelerin, ellerinde fotoğraflarını taşıdıkları o kaybedilmiş, bir anda buharlaşmış yüzlerce insanın akibetini hiç merak ettiniz mi?
Söyler misiniz, elinizde kayıplarla, faili meçhul siyasi cinayetlerle, otuz yıl süren savaşın 1 trilyon dolarlık bütçesiyle, 28 Şubat sürecinin sivil ve mali ayağıyla ilgili kaç dosyanız var? Amirlerinizin bile haberi olmadan , risk alarak, gizlilikle yürüttüğünüz ve adliye önlerinde uğruna bildiri dağıtınız hani!
Adliye önlerinde bildiri dağıtan sayın savcılar!
Farkında mısınız bilmiyorum, ama yıllar sonra ortaya çıkacak bir istihbarat belgesinde, ‘our prosecutors have fallen in Turkey!’ diye bir ibare geçerse çok ama çok üzülürsünüz!
12 Eylül generalleri için böyle yazılmıştı da !
Benden hatırlatması!