“Reis, Reis!” diyenlerden bazılarına bakıyorum da kendilerine yeniden makam verilmediğinde nasıl da ateş püskürüyorlar!
Hani siz Reisçiydiniz?
Hani Reis ne derse o olurdu?
Makamdayken böyle konuşmak babayiğitlik değildir. Reis sizi bir makama getirdiğinde her Allah’ın günü “Reis!” deyip yalakalık boyutunu bile aşan kişilik bozukluğu göstermek Reisçilik değildir. Reis tekrar makam vermediğinde ayarınız bozuluyorsa demek ki siz zaten ayarsızsınız!
Biz “Biatsa biat itaatsa itaat!” dedik. “Ölümüne arkandayız!” dedik dün.
Bugün de aynını diyoruz. Yarın da diyeceğiz…
Tabii ki eleştirilerimizi ve uyarılarımızı saklı tutarak...
Biz “ölümüne” derken sadakatimizi ortaya koyduk.
15 Temmuz’da da bunu gösterdik.
İtaatten kastımızın körü körüne boyun eğmek olmadığını söylemeye bile gerek yok. Biz yüreğimizle ve bilincimizle itaat ederiz. Yürek körlüğü de, bilinç körlüğü de semtimize uğramaz bizim. Bizim biat anlayışımızda lidere tapıcılık olmadığı gibi lideri satmak da yoktur. Ne bir makam verildiğinde lidere yaltaklanırız, ne bir görev almak için el pençe divan dururuz, ne de bir görev verilmediğinde muarızların safında hizalanır veya onların değirmenine su taşıyacak bir yerde dururuz.
Eleştirilerimizi yapacağımız yeri de zamanı da iyi biliriz.
Tam da seçime giderken kamuoyu karşısında eleştiri getirmenin neyin nesi ve hangi niyetin ürünü olduğunu da biliriz!
Bak kardeşim sana açık açık diyorum: Sana beklediğin makam verilmediği için tam da seçim arifesinde eleştirilerini ardı ardına sıralıyorsan hiç kusura bakma senin niyetinden kuşku duyarız. Söylediğin söz hak ama niyetin batıl ise sureti haktan görünerek yaptığın harici çıkış seni temelli bitirir.
Oturduğun her yerde atıp duruyorsun. “Bu adayla seçim kazanamayız!” deyip uluorta konuşup bozgunculuk yapmayı kendine yakıştırıyorsan ne diyeyim sana! Eğer hakiki bir dava adamı olsaydın asla böyle düşünmez ve davranmazdın.
Unuttuysan hatırlatayım sana: Biz zaferle değil seferle yükümlüyüz.
Ne yani hep kazandığımızda mı yanımızda olacaksın?
Sahi bir tek senin varlığına mı bağlı zafer kazanmamız?
Belli ki sen AK Partili olamamışsın.
Belli ki senin Reisçilik iddian sadece ve yalnızca kendi beklentilerinden ibaretmiş!
Çok yazık!
Diyelim ki belediye başkanısın. Tekrar sende karar kılınsaydı böyle mi konuşacaktın?
Varsayalım ki onca aday adayı içinden sen tercih edilmiş olsaydın böyle mi davranacaktın?
Anlık kırgınlıkları anlayabilirim. Lakin aday verilmediği gün açıklama üstüne açıklama yapıp aday olan kardeşimizin alnına kara çalmaya çalışman, dahası onu başarısız kılmak için ayak oyunlarına başvurman tıynetini gösterir sadece.
Bu yaptığına en hafif tabiriyle nefsine yenik düşmek, en ağır tabiriyle de ihanet denir.
Nefsine yenik düşüyorsan o azgın nefsine gem vurmayı öğren!
Yoksa o nefsin bitirir seni.
Yok, içindeki ihaneti kusuyorsan yerle yeksan olursun bilesin.
Aday gösterildiğin günü unutma!
Ne çok sevinçliydin!
Seçilmen için gece gündüz çalıştı AK Parti’nin neferleri.
Sen başkan oldun.
Gerek adaylığın gerekse başkanlığın sürecinde “Reis!” deyip durdun ne güzel.
Şimdi adaylık başkasına verildi diye başka türlü davranırsan millet seni gönlünden siler.
Yapma kardeşim yapma!
Mademki Reis’in emrindesin. O zaman Reis’in onay verdiği adayı kendi adayın olarak kabul edeceksin.
Ötesi yok!
Şimdi kolları sıvayıp çalışma vaktidir!
Kardeşinin nefsini kendi nefsine tercih etmeyenler hüsrana uğrarlar.
Partimiz kaybederse biz kaybederiz bilesiniz.
HAMİŞ
Bu sözlerimin muhatapları her yerde varlar. Kimseyi özel olarak kastederek yazmış değilim. Bu kardeşane bir uyarı yazısıdır sadece. Anlayana.