Bosna-Hersek’in tarih ve çileyle yüklü başkenti Saraybosna’dan yola çıkıp Balkanlar’ın özellikle ilkbahar aylarında bir başka güzelliğe kavuşan yeşil doğasının içinde yaklaşık 90 dakikalık bir yolculuktan sonra, o, güzelim kasabaya ulaşıyorsunuz...
Fojnica, içinden geçen akarsuyu, sırtını dayadığı ormanla kaplı tepeleri ve 10 bin nüfusuyla büyüleyici bir mekan...
İstanbul’un Ümraniye Belediyesi’nin kardeş kenti...
Bu nedenle, Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can, biraz da Balkanlı soyundan gelen hassasiyetle burada çok güzel işler yapıyor... Kasabanın merkezindeki Ümraniye Kültür Merkezi, Selçuklu esintileri taşıyan mimarisiyle Türkiye’nin “evlad-ı fatihan” topraklarındaki sevimli bir sembolü niteliğinde...
Zaten, Hasan Can, aynı merkezde, Medeniyetler İttifakı Türkiye Eşgüdüm Komitesi Başkanı Prof.Dr.Bekir Karlığa’nın yönetiminde, Fatih Sultan Mehmet Vakfı Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof.Dr.Fehamettin Başar ve İngiliz Müslüman sosyal bilimci Anas Şeyh Ali’nin katılımıyla gerçekleştirilen panelin açılışında söyledikleriyle bu duyguları çok güzel ifade etti. AK Parti Milletvekili İdris Güllüce de...
Türkler ile Boşnak dostlarını bu güzelim Balkan kasabasında bir araya getiren ise, aslında insanlık tarihi açısından dönüm noktası olarak kabul edilen bir metin: Fatih Sultan Mehmet’in 28 Mayıs 1463’te yayınlanan ve Bosnalı Katolik Fransisken papazları koruma altına alan ünlü “Ahidname”si...
Türkiye’nin manastırı...
Fojnica’ya hakim bir noktada bulunan Fransisken Manastırı, yılların ve ülkede yaşanılan son savaşın tahribini atlatmış, tertemiz yüzüyle karşılıyor bizi... Fojnica Belediye Başkanı Selkan Merzanic, üç binadan oluşan manastırın özellikle müze ve kütüphane olarak kullanılan en geniş bölümünün Türkiye tarafından onarıldığını açıklıyor!..
Yani, oralarda, gitmeseniz de, görmeseniz de, ülkenizin elinin değdiği, Bosnalı Katoliklerin büyük önem verdiği bir manastırınız var...(Şii-radikal İran destekli Nusayri Beşar’ın ülkesindeki masum Sünni Müslümanları katletmesine karşı çıkanları ‘mezhepçi dış politika’ yapmakla suçlayan yüksek (!) görüş sahipleri bu işe ne der, bilemem...)
Türkiye’nin bu manastıra neden bu ölçüde önem verdiği çok açık: Katolik Fransisken papazlar, tam 550 yıldır, kendilerinin yaşama, ibadet, inanç özgürlüğü haklarını güvence altına alan tarihi “ahidname”yi bugüne kadar titizlikle saklamışlar. Hatta, bir de, Fatih’in kendilerine hediye ettiği aynı yıldan kalan çok özel bir kaftanı da...
Magna Carta kadar önemli...
1215 yılında dönemin İngiltere Kralı John ile feodal beyler arasında imzalanan ve kralın yetkilerini yasalar çerçevesinde sınırlayan Magna Carta Anlaşması, günümüz demokrasisinin başlangıç noktası olarak kabul edilir. Anlaşma’nın, günümüz Amerikan Anayasası’na da yansıyan ruhu, bu düşünceyi doğrular niteliktedir.
Fatih Sultan Mehmet’in, 1453’te ele geçirdiği İstanbul’daki bütün dini azınlıkları koruduğu gibi, fetihten yalnız 10 yıl sonra, bu kez Balkanlar’daki dini grupları güvence altına alan “ahidname”nin insanlık tarihinde Magna Carta kadar önemli olduğu açık bir gerçek...
“Ahidname” insan soyunun ilk “insan hakları bildirgesi” olarak kabul ediliyor. Müslüman padişah, bu metinle, yeni aldığı topraklardaki tüm Hıristiyanlara, “merak etmeyin, benim güvencem altında, hiçbir baskı altında kalmadan yaşamınızı sürdüreceksiniz” diyor.
Bugün yapamıyoruz...
Fatih Sultan Mehmet’in bu fermanı ile Balkanlar’a asırlar boyu sürecek bir barışın geldiği açık bir gerçek... Oysa, Bosna-Hersek’in 20’nci yüzyılın sonunda yaşamış olduğu kanlı serüven, yüzbinlerce Boşnak’ın yalnız Müslüman oldukları için katledilmiş olması, insanlığın, çağımızda Fatih Sultan Mehmet’in temsil ettiği medeniyetin çok gerisinde olduğunu göstermesi açısından dikkat çekici...
Suriye... Filistin... Myanmar... Afrika’nın katliam bölgeleri...
“Yahudi soykırımının” korkunç görüntüleriyle hatırlanan 2’nci Dünya Savaşı...
“Öteki”ni yok etmek için nükleer bomba yapacak kadar çılgınlık nöbetleri geçiren bir insanlık...
Hatta İslamiyet adına, üzerine yüklediği bombaları hamburger yiyen ilkokul çocukların ortasında patlatan “sözde cihadçılar...”
...Ve Fatih Sultan Mehmet’in gözünü kan bürümüş “medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavarın” yüzünde tokat gibi patlayan “ahidname”si...
Eğer “siyasi genetiğimizden” sapmadan yürürsek, bu gezegende hiçbir milletten ders almamıza gerek yok!..
Fojnica’daki manastırın özel bir odasında sizi karşılayan 550 yıllık bir ferman bunun açık örneği...