Abdülhamid Han II, onunla ilgili yazılan çizilen, onu yerden yere vuran birçok kitaba rağmen ne kan dökücüydü ne de acımasız ve zalim. Bütün bu söylentilerin tam aksine en azılı düşmanını bile bağışlayabilen, yakınlarının demesiyle "yufka yürekli" bir padişahtı.
Öylesine bağışlayıcı, şefkat ve merhamet doluydu ki, örneğin sadrazam Mithat Paşa'nın, Sultan Abdülaziz'in katlinden dolayı Yıldız Mahkemesi’nin verdiği idam cezasını ömür boyu hapse çevirmiş; isyan bayrağı açan Jön Türklerle İttihatçıların önde gelenlerini bağışlamış, dahası onlara ve ailelerine maaş bağlamıştı.
Niyazi Berkes, Abdülhamid II Han'la ilgili şöyle der:
"Abdülhamid dönemi, halkın iradesine karşı tek adamın zorla koyduğu ve silahla savunduğu bir dönem asla değildir. Abdülhamid günün koşulları ve Osmanlı'ya yönelik içten ve dıştan gelen saldırıların iyice artması nedeniyle düzeni ve devleti korumak için bazı önlemler almak zorunda kalmıştır..."
Anılarında Padişah, kendisine yönelik suçlamaları şöyle cevaplar:
"Hayatımı bana sadık olanların uyanıklığına borçluyum. Başımdan geçenler, sinirleri en sağlam insanları bile sarsmaya yeter de artar. Başıma gelen onlarca olaydan sonra, her konuda titiz ve dikkatli davranmama şaşmamak gerekir. ...Kardeşimden sonra tahta çıktığımda, çevremi çıkarcı, düzenbaz, sahtekar ne kadar insan varsa onlar almıştı. O zaman hayatımı ve tahtımı korumak için kurnazlara karşı kurnazca davranmam gerektiğine karar verdim."
Babası İngiliz Konsolosluğu’nda memur olan, yirmi altı yıl İstanbul'da yaşayan (1881-1907) İngiliz yazar Dorina Neave, Abdülhamid Han'ın tehlikelerle yaşadığını belirttikten sonra ne kadar soğukkanlı ve cesur olduğunu vurguluyordu:
"Yıldız Camii’nde bomba patladığında arabasına atlayıp tek başına olay yerine gitti. Yaverlerine yaralıları hemen en yakın hastaneye yetiştirmelerini, doktor ve ilaç giderlerini kendisinin karşılayacağını söyledi. Yaralıların her biriyle ilgilendi, son yaralı da hastaneye kaldırılınca arabasına bindi. Tam o anda müthiş bir alkış koptu... Korkak denilen padişah bu muydu?! Aynı gün öğleden sonra, arka arkaya dört büyükelçiyi kabul etti. Bombayla ilgili tek söz etmedi..."
(Yarın: Kurtlar Sofrasında yapayalnız!)