Osmanlıca, başka deyişle kadim lisanımız, Türkçe, Arapça, Farsça ve sair lisanlardan kelimelerin de katılmasıyla oluşan ve binlerce yıldır geliştirerek, harmanlayarak kullandığımız üst sınıf imparatorluk lisanı, yazımız..!
Aslında İslam’cadır da, İslam kitabı Kuran-ı Kerimin harfleridir, Osmanlıca..!
751 yılında, Talas’ta Çin’lilerle Türkler arasındaki gerçekleşen savaşta Türklerin yardımına koşan Araplarla birlikte Talas meydanında omuz omuza vererek galip geldik… Türklerin ilk İslam dini ile tanışmaları ve Arap alfabesini kullanmaya başlamaları da bu savaş vesilesi ile gerçekleşen yakınlaşma neticesi başladığını biliyoruz..!
O gün bu gün yaklaşık 1260 senedir bu Arapça harflerle yazıp çiziyor kayda geçiyor, öğreniyoruz ve haberleşiyoruz..!
Son günlerde okullarda nesillerimize Osmanlıca öğretelim gayreti de işte bu 1260 senedir kullandığımız harflerle oluşturduğumuz muhteşem edebi, ilmi, bilmi, ictimai, tarihi ve siyasi külliyatı anlama ve geçmiş kültürümüzle bağ kurma derdi taşımaktan başka bir şey değildir..!
86 sene önce bir gecede devrim faciası ile yapılan, aslında 1260 seneden fazla bir süredir oluşan bu koskoca külliyat dev’inin gözlerine maske takıp, çukur kazılmış yolda kurulan tuzağa sürüklemek ve çukurun başında hem ayağına çelme takıp hem de sırtına kalasla vurup çukura düşürüp gömmek ve üzerine de çesanlı beton dökmekten başka bir şey ifade etmez..!
Binlerce yıllık zenginliği mirasçısından kaçırmak demektir..! Hırsızlıktır..!
1 Kasım 1928 gününden bir gün evvel bir dedenin, köydeki evin tarlasında bir köşeye sakladığı küp dolusu altının yerini tarif eden mektubu okuyamadığı için kalan miras zenginliğini fark edemeyen ve dolayısı ile sefillik çeken torunun fakirlikle boğuşmasına, ona buna el açan muhtaç bir hayat sürmesine sebep olmak demektir, kadim lisanı terk edip uyduruk’ çaya aniden geçiş..!
86 senelik bir birikim, dünya tarihinde milletler ve medeniyetler için bir hiç hükmündedir..! 86 senelik cılız ve müdahalelerle komikleştirilmiş bir lisanla ne bir şiir yazılır, ne bir edebi metin çıkartılır, ne bir ilmi ve bilmi çalışma yapılır, ne farklı bir lisan öğrenilir ve ne de münevver olunur..!
Kral Faransuva’ya yazdığı bir mektupla Fransa’yı yüz sene sallayan, dedesi Kanuni’nin fermanlarını okumaktan mahrum bırakılan nesiller, ancak Fransız’ın domuz ahırında ameleliğe muhtaç edilir, sarhoş kusmuklarıyla pislenmiş Avrupa sokaklarında çöpçülüğe mahkûm edilir..!
Ezanı Muhammedinin yasaklandığı, Kuranı Kerimin ancak izbe yerlerde kaç göç halinde yeni nesillere aktarılmaya çalışıldığı, diyanet işleri başkanının bile Hac’ ca gitmesinin yasak olduğu, cami kürsülerinde frak giyen papyonlu hocaların hutbe vermesinin konuşulduğu, kapatılmaktan son anda kurtulmayı başarmış bir kaç Camide de halıların kaldırılıp kiliselerde olduğu gibi sandalyelerin yerleştirilmesi düşünülen bir dönemde, 1928’de bir gecede acilen yapılmak istenen, esasen yeni bir heyecan yakalamak, kalkınmak, ileriye gitmek, münevver nesiller yetiştirmek olmadığı zamanın sevk ve idare edenlerinin ifade ve uygulamalarından gayet açık bir şekilde anlaşılmaktadır..!
Kazım Karabekir paşanın hatıralarında naklettiği, İsmet İnönü’nün Macar ve Bulgarların kazandığı bağımsızlığın Hıristiyan olmalarından kaynaklandığını ifade etmesi ve bağımsızlığımızı kendi kuvvetlerimizle kazansak bile Müslüman olarak kaldığımız sürece itilaf devletleri tarafından bağımsızlığımızın sürekli tehdit altında kalacağımızı savunması, Müslümanlığı bir an önce terk etmemizin planlandığını izah ediyor..! Ve bir yandan Milli mücadelede akıtılan Anadolu çocuklarının dökülen kanlarına ihaneti anlatıyor..! Ve o günün idarecilerinin kafa ve ruh yapısını gayet açık bir şekilde ilan etmekle beraber Lozan’da başta din, dil ve kültür olmak üzere nelerimizi verdiğimizi ifade ediyor..!
Basit bir lisan dersinden ibaret değildir okullarda Osmanlıca dersi, 86 yıllık küçücük çamurlu bir gölcükte debelenmeye mahkûmluktan, binlerce yıllık ak pak engin uçsuz bucaksız deryalara, koskoca medeniyet okyanuslarına açılma beraatidir..!
Çook geç kalınmış olsa da, zararın neresinden dönülürse kardır anlayışıyla uygulama acilen başlatılmalıdır..!
Dinden ve kadim kültürden kaçış manası da taşıyan harf devrimi vesilesiyle 11 Kasım 1928’de Bakanlar Kurulu’nun 7284 sayılı kararı gereği her Türk vatandaşının kurulacak “Millet Mektepleri’ nde kurs görmesi “zorunlu” tutulmuştu..!
Şimdi dekadim Kültür ve şanlıMedeniyet le barışmak manası taşıyan yeni uygulama sadece okullarla sınırlı tutulmamalı, “isteyen”, merak eden bütün Milletin faydalanabilmesi için tekrar “Millet Mektepleri” kurulmalı ve Osmanlıca kursları yaygınlaştırılarak büyük açık bir an önce kapatılmalı ve öz’e dönüşe destek olunmalıdır..!
Bu seferberlik Milletin hizmetinde bir Devletin, Belediyelerin ve Sivil toplum kuruluşlarının önemli görevlerindendir..!