Yatıyordu hatta dünyada 1859’dan itibaren sondaj da kullanılmaya başlanmıştı ama Osmanlı “yataklarına” ulaşamadan hatta idrak dahi edemeden “petrol denizi” üstünde parçalandı gitti...
Sevgili dostlar, Ortadoğu-Sondaj-Afrika-İngiliz-Amerikan petrol şirketleri gibi detaylara bakarken konuya analitik yaklaşmak isteyenlere bir tavsiyem var; özellikle “Osmanlı nasıl petrolde boğuldu” diyorsanız ve petrol gerçeğini sorgulamak istiyorsanız Hikmet Uluğbay’ın “Petropolitik” adlı kitabını mutlaka bulun ve okuyun....
Türkiye’nin 2001 krizi ile “1800’lerin sonu gibi” düşürüldüğü durumdan şahsi olarak nasıl etkilendiğini ve sonrası olanları da dikkate alınca, Uluğbay’ın çalışmasının “sinir uçlarını” nasıl ortaya koyduğu daha da önemli hale geliyor...Daha açık yazayım; SİSTEM ve YERLEŞİK DÜZEN bu topraklarda o kadar acımasız ki; GERÇEKLERİ İDRAK EDENLERE 2003’e kadar YAŞAMA, bir yere gelme, bir yerde durma şansı ver medi !
BU tespitler sonrası çalışmadan bazı alıntılara birlikte bakalım;
“...1- Avrupa’nın, Osmanlı topraklarına ilk ilgisi 1834 yılında, Hindistan’a ulaşım gayesiyle ortaya çıkar. İngiliz hükümeti Yarbay Rawdon’u Fırat Nehri havzasına Hindistan yolları hakkında inceleme yapmak için gönderir. Rawdon, ulaşımdan çok, zengin yeraltı kaynaklarıyla ilgilenir ve raporunda bahseder. Bunun üzerine İngiliz hükümetinin girişimleri sonucu 29 Aralık 1834 tarihli ferman ile Dicle ve Fırat üzerinde gemi taşımacılığı yapma hakkı İngiliz şirketine verilir...
2 -1871 yılında Almanlar, Osmanlı topraklarındaki petrol potansiyeliyle ilgili bir rapor hazırlar, fakat genel kanı Ortadoğu petrol yataklarının nakliye ve maliyet açısından ABD ve Bakü petrolleriyle rekabet edemeyeceğidir...
3- Kerkük petrollerinin işletme hakkını alan Neftçi Ailesi, 1870 yılından itibaren çalışmalara başlarken, Rotschild Ailesi Bakü-Batum demiryolunu inşa ederek bölge petrollerini Avrupa pazarlarına ucuza sevk etmeye başlar... Osmanlı’da bunlar olurken İran uyanamaz ve yeraltı kaynaklarının işletme hakkını Baron de Reuter isimli şahsa verir...
4- Osmanlı’da petrolün önemi 1876 yılında 2. Abdülhamit’in tahta çıkmasıyla anlaşılmaya başlanır. Anlaşılır ama tahta çıkana kadar Rum Zarifi ve Ermeni Asani isimli bankerlerle şahsi servetini yöneten padişah, olayı daha çok kişisel servetinin yönetimi açısından ele alır. Dünya petrol çılgınlığı yaşarken, 1875 yılında mali sıkıntıya düşen Osmanlı İmparatorluğu, 1876 yılında ödemeleri durdurur ve 1881 yılında Düyun-u Umumiye idaresine teslim olur...”
Sevgili dostlar, bu tespitler sonrası şu notu düşmek istiyorum; bu daha ilk “kare”! Bu gelişmeler sonrası Osmanlı borçlanması ve özellikle 1876-1954 arasında yaşananları da detaylandırarak analize devam edeceğiz...
“Herşey tesadüftü, endüstri devrimi yapamayan Osmanlı çöktü” gibi hikayelere inanıyorsanız, “gezi olayları da 7 ağaçla başladı” diyerek yaşamaya devam edebilirsiniz! Hatta bu mantık içinde hiç rahatsız olmadan ömrünüzü dahi tamamlayabilirsiniz!
Gerçekler ÇOK AMA ÇOK çarpıcı, her birey görene kadar paylaşmaya devam edeceğiz...