4 Mart’ta Oscarlar dağıtılıyor. Ödüle aday dokuz filmi seyredip, sizin için değerlendirdik. Bakalım tahminlerimiz tutacak mı?
Oscar adayı filmler açıklandı. Geçen yıllara nazaran bir başyapıt bulunmayan seçki içinde bir iki yapım öne çıkıyor. Oscarlar her ne kadar sinema endüstrisinin en popüler ödülü olsa da hem adaylıkları hem de ödülü dağıtan kurulların standartı çok belirsiz. Dönemin konjonktürüne göre tamamıyla değişen değerlendirme kriterleri bir standart oluşturulmasını zorlaştırıyor. Ama dediğimiz gibi sonuçta sinema endüstrisinin parlayan yıldızı Oscarlar. Biz de sizin için bu yıl aday olan dokuz filmi seyrettik. Hem o filmlerin konusunu kısaca yazalım hem de Oscarlar’daki şanslarını değerlendirelim dedik. Filmleri tanıtmadan önce Ayla filmiyle aday adayı olduğumuz Yabancı Dilde Oscar ödülü için birkaç kelam etmek gerekir. Bildiğiniz gibi Ayla filmi aday adayı olan 10 filmin bile içine girememişti. Buna şaşıranlara ben de şaşırıyorum. Oscarlar ezelden beri siyasetten çok etkilenen bir organizasyon. Olay böyle olunca bu dönemde siz Türkiye olarak dünyanın en iyi filmini bile Oscar’lara gönderseydiniz seçilme şansı hiç yoktu. Bu arada Ayla zaten dünyanın en iyi filmi değil. Geçen yıllarda katılan Türk filmlerinin kalitesini düşündüğümde, o filmler Oscar’da yer alamazken Ayla’nın doğal olarak şansı yoktu zaten. 10 filmlik yabancı film seçkisi içinden kazanan beş film Oscar için yarışacak. Asıl sürpriz burada, Altın Küre alan Fatih Akın’ın Paramparça filmi aday bile olamadı Oscar’a. The Cut ile kendi çıkarı adına bu ülkeye büyük zarar veren Fatih Akın’ın seçilmemesine kendi adıma üzülmedim. Zaten diğer filmleri seyrettiğimde Paramparça’nın aday olmasını garipserdim. Altın Küre’yi nasıl aldı bilemiyorum. Herhalde The Cut ile yaptığı dönüşümün bir sonucudur. Neyse biz En İyi Film dalında Oscar Adayı dokuz filmi sizin için değerlendirelim.
EN İYİ FİLM ADAYLARI
The Post
Watergate skandalını ortaya çıkaran The Post’un haberi yayınlama macerası aslında iyi bir film. Üstelik Trump’ın başkanlığına muhalif olan demokrat kökenli Oscar kurullarının bu filme özel ilgi göstermesi muhtemel. Çünkü Watergate skandalı Nixon’ın başına patlamış ama Kennedy’den o döneme kadarki başkanları da içine alan bir olay. Vietnam’ı karıştırmak için nasıl ABD başkanlarının mütecaviz davrandığını anlatıyor film. Yani Nixon ile Trump arasında alttan alta ilişki kurmak için iyi bir fırsat. Ama geçen yıl yine bir gazeteci hikayesi olan Spotlight’ın ödül aldığını düşünürsek şansı biraz azalıyor... Film’de Post’un sahibini canlandıran Meryl Streep En İyi Kadın Oscar’ına aday. Her ne kadar akademi üyelerinin Streep’i çok sevdiğini bilsek de ödülü alabileceğini sanmıyorum. Yine de bir sürpriz yapabilir.
Get Out
Bir kaç yıldır Oscar’larda ırçılık, cinsel istismar ve kadın hakları özel ilgi görüyor. Adaylar daha çok bu konsepteki filmlerden seçiliyor. Get Out böyle bir konuyu işlese de farklı bir yapım. Filmin özü siyahi Amerikalıların kendi içlerindeki hesaplaşma. Beyazların değer yargılarını kabul edip ‘beyazlaşan’ Afro Amerikanlara sert göndermeler var. Filmdeki katil çetesi sürekli kurban seçtikleri siyahilere Obama ve Tiger Woods üzerinden beğenilerini söylüyor. Bu haliyle devrimci bir film bile sayılabilir. Yine de en iyi film için zayıf bir aday. Yönetmen Jordan Peele En İyi Yönetmen’e aday ve dediğim sebeplerden ödülü alsa karşı çıkmazdım ama şansı zayıf. Başroldeki Daniel Kaluuya eğer bu filmle ödül alırsa bence Oscar tarihinin en büyük sürprizini yapar.
The Shape of Water
Soğuk savaş dönemi Amerika’da geçen hikayede sessiz, rutin bir hayatı olan Elisa, gizli ve yüksek güvenlikli bir devlet laboratuvarında temizlikçi olarak çalışır. Elisa iş arkadaşı Zelda ile devletin yaptığı gizli bir deneyi keşfeder ve suda hapsedilen insansı bir yaratığı acımasız deneyden kurtarmaya çalışırlar. 13 dalda Oscar’a aday olan film otoriteler tarafından ödüle yakın bulunuyor. Ama ben yönetmen Guillermo del Toro’nun kariyerinde bile çok özel bir yer etmeyecek The Shape Of Water’ın ödül şansını az buluyorum. Ne En İyi Kadın’da Sally Hawkins’i ne En İyi Yardımcı Kadın’da Octavia Spencer’ı ne de yönetmeni ödüle yakın görüyorum.
Dunkirk
İkinci Dünya Savaşı’nın başında Almanlar’dan kaçan İngiliz ordusunun Dunkirk’te yaşadıklarını anlatan film görsel efektlerinde bilgisayar kullanılmaması ve gerçekçiliği ile dikkat çekici bir yapım. Kendi toplumuna savaş isteği pompalamak isteyen ABD politikaları için de uygun bir film. Ama En İyi Filmden çok yönetmeni Christopher Nolan’ın Oscar’a yakın olduğunu düşünüyorum.
Lady Bird
İki güçlü karaktere sahip anne kızın hikayesinin anlatıldığı Lady Bird kadın hakları ve eşitliği anlamında Oscar’ın son dönem politikalarına uygun bir film. En İyi Kadın Oyuncu’da Three Billboards Outside Ebbing, Missouri’deki Frances McDormant’ın muhteşem performansı olmasaydı ödülün sahibi başroldeki Saoirse Ronan olsun derdim. Laurie Metcalf ise En İyi Yardımcı Kadın ödülünü almalı.
Darkest Hour
Joe Wright’ın yönetmenliğini üstlendiği filmde, Churchill, hayatının belki de en büyük sınavından geçecektir. 2. Dünya Savaşı’nı konu alan ikinci aday film Darkest Hour diyaloglara dayanan yapısıyla En İyi film ödülüne uzak. Ancak Churchill’i canlandıran Gary Oldman bir sürpriz yapabilir. Aslında buradaki makyaj çalışması filmin en dikkat çekici tarafı.
Call Me by Your Name
Çarpık bir ilişkiden yola çıkarak seçkin zümrenin doğasına bakan yapım oyunculuk performansları açısından dikkat çekici. Bir de Oscar’ların bu tür yapımlara verdiği önemi düşünürsek Chalamet, En İyi Oyuncu ödülünün en büyük adayı diyebiliriz. En iyi filme gelince sürpriz yapabilir.
Three Billboards Outside Ebbing, Missouri
En İyi Film, En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında benim favorim. Filmin yönetmeni Martin McDonagh nasıl En İyi Yönetmen’de aday olmaz! İşte Akademi üyelerinin saçmalıklarına çok iyi bir örnek. Kızı tecavüze uğrayıp öldürülen bir annenin topluma karşı verdiği mücadeleyi anlatan filmde Frances McDormant ve Woody Harrelson mükemmeller.
Phantom Thread
Gerçek bir hikayeden uyarlanan filmin yönetmeni Paul Thomaz Anderson En İyi Yönetmen dalında benim favorim. Filmin başrol oyuncusu Daniel Day Lewis de daha önce aldığı Oscarlar’ın yanına birini daha ekleyecek gibi duruyor. Filmde 1950’lerde kraliyet ailesini ve o dönemin zengin İngilizlerini giydiren modacı Charles James’in hayatını izliyoruz.
Bu yıl Oscar adayları arasında geçen yıllara nazaran başyapıt sayılabilecek güçlü bir yapım yok. En İyi Film Oscar’ı için 4 Mart’ta dokuz film yarışacak.