Manşetten kasdım, son günlerde kimin eli kimin cebinde belli değil mesajı. Jandarma bir TIR’ı durduruyor, MİT’e ait deniliyor, arama yapılamıyor. Yıllardır, MİT polisten ve jandarmadan destek almadan kendi işini gizli gizli görürdü. TIR yakalandığında MİT’in bunu sahiplenmemesi gerekirken, ilgili, bu TIR’ı arayamazsınız, bu TIR MİT’e ait diyebiliyor.
İktidardan bir kişi çıkıp, Yargıtay’dan bir hakim, bir dosya ile ilgili Pensilvanya’dan görüş istedi diyerek, yargı ile ilgili yanlış bir görüntü verirken, Yargıtay’ı töhmet altında bırakabiliyor. Bu iddianın doğru olduğunu kabul edebiliriz. Yargıtay’dan bir yılda bir milyondan fazla dosya çıkıyor. Bu dosyanın da önemli bir yanlış yaparak Pensilvanya’ya gönderildi ise, kötü örnek milyonda biri temsil ediyor. Elbette kabul edilemez ama bu ülkenin gündeminin yargının itibarsızlaştırma yönünde işgal edilmesi hepimiz için eksi yazmaz mı?
Bir yetkili çıkıyor, “orduya kumpas kuruldu” diyor. Al sana büyük bir tartışma. Böyle bir şey varsa, delillendirildikten sonra üzerinde enine boyuna düşünülerek bir adım atılması gerekmez mi? Bu cümleden hareketle, Genel Kurmay Başkanlığı hakim ve savcılar için suç duyurusunda bulunuyor. Gel de çık işin içinden. Bu davaların hukuk süreci bitmiş değil, Yargıtay var, Anayasa Mahkemesi var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi safhaları var. Bu üç kurumda da hüküm giyenlere kumpas mı kurulacak veya kurulabilecek de, biz şimdiden önlem mi alacağız?
Bu tartışmalar davayı kaybeden vatandaşın, “bana kumpas kuruldu, davamı tekrara görün” tartışmasına girmesi yolunu açmayacak mı?
Siyasetçi, gazetecilerin sorduğu sorulara cevap olacak değil, vermek istediği mesajı aktaran kişidir.
Ben siyasete girerken siyasette deneyimli yabancı bir dostumun söylediği aklıma geliyor. “Siyasetçi bir gazeteciye yarım saat konuşup da ona hiçbir şey söylemeyen kişidir” tarifini hep aklında tut derdi. İtiraf etmeliyim ki ben bu tembihe sadık kalamadım. Gazetecilerde engin hayalleri ile muhatabından aldığı bir iki kelime ile senaryo yazmada epey maharetliler. Bu gerçeği dikkate alarak, her siyasetçinin iki defa düşünüp bir defa konuşması gerekir.