Yıllar önce Rusya'nın köklü bir üniversitesine gitmiştim. Aynı gün üniversitenin rektörüyle tanıştırıldım. Rektör aynı zamanda V.Putin'in danışmanlarından biriydi. Danışmanlık görevinin kapsamını merakımdan sordum. Vazifesi Başkan Putin'in konuşma metinlerine, Rus kültüründen ve tarihinden halkı etkileyecek anekdotları, atasözlerini ve deyimleri seçip ilave etmekmiş.
Aynı gün öğleden sonra bir enstitüye davetliydim. Misafir olduğum için başarılı bir öğrencinin tez savunmasına katılmam istendi. Öğrenci Batı etkisindeki Türk edebiyatını çalışmıştı. Tanpınar üzerinden 20. Yüzyılın ilk yarısını ve fikir dünyamızı etraflıca okumuştu. Tertemiz Türkçesi ile gayet başarılıydı.
Sıra bana geldiğinde iki komşu halkı karşılaştırmasını istemiştim. Verdiği cevapta geçen bir cümle anlamlıydı. "Siz Türkler hem Doğulusunuz hem Batılı, biz Ruslar ise ne Doğuluyuz ne Batılı."
Bugünlerde Rusya'nın akıbeti ile Türkiye'yi ilişkilendirme çabasına rastlıyoruz kamuoyunda. Hatta Putin'den sonra sıra Erdoğan'a gelecek diyenler de az değil. Ben bu ilişkilendirmeye katılmıyorum.
Türkiye kendine özgü bir derinlikle hem Doğuyla hem de Batıyla ilişkilerini diri tutabilecek bir ülke. Gerek demokrasisi gerekse refahın toplumsal tabana yayılması Rusya'yla karşılaştırılamaz. Birçok sektörde üreten ve ürettiğini en çok da Avrupa'ya satan bir ülkeyiz. Milyonlarca yurttaşımız ya çifte vatandaş yahut Avrupa ülkelerinde iyi standartlara kavuşmuş birer girişimci.
Savaş devam ederken Türkiye elbette bir tarafta yer alıyor. Ancak aynı tarafta olmasına rağmen farklı bir tutum sergiliyor. Rusya ve Ukrayna ile ilişkilerini sürdürmek ve aynı zamanda yaptırımlara dahil olmak istemiyor. Çünkü reel politik, ülkenin çıkarları bunu gerektiriyor. Denge siyaseti Türkiye'yi saygın bir zemine taşımaya devam ediyor. Türkiye'nin Batı ittifakında olmasına rağmen farklı tutumu Erdoğan'ın onurlu bir ortaklık ve işbirliği idealinden kaynaklanıyor. Bu mücadelenin kazanımlarına da elbette tanık olacağız.
Küresel savaşta amaç taraftarları konsolide etmek ama karşı cepheyi de ayrıştırmak. Çin'i destekleyen Rusya'yı meşgul ederek bir bataklığa sürüklemek Batı ittifakının temel gayesiydi. Putin ise Avrupa'yı ayrıştıracak adımlarını enerji kozu ile çoktan kurgulamıştı.
Savaş sürse de kısmî bir barış gerçekleşse de dünya hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak. Bu süreçten en çok etkilenecek ise Avrupa.
Bugünlerde Avrupalılar enerji maliyetleri ve enflasyondan şikayetçi. Ama esas sorunları Çin'deki üretimin boşluğunu kim dolduracak? Avrupalı şirketler üretim sahası Polonya-Romanya hattında yaşanacak riskleri ön görerek şimdiden rotayı Türkiye'ye çeviriyorlar.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) yayınladığı verilerle gidişatı açıklıyor görmek isteyenlere.
Türkiye kabına sığmayacak kadar dinamik bir döneme giriyor. Şimdi iç siyasete takılmadan birlikte ortak gelecek için çalışma zamanı.