Önce Türkiye'nin bir Ortadoğu değil Avrupa ülkesi olduğu konusunda anlaşalım.
TÜRKİYE Birinci Dünya Savaşı'nın bitiminden sonra işgal edilmiş, Kurtuluş Savaşı vererek
bağımsızlığını elde etmiş, 1923'te cumhuriyet dönemine adım atmış, 1946'da çok partili yaşama geçmiş, 1950'de silah değil sandık yoluyla iktidarı değiştirmiş. Demokrasi yolunda ilerlerken 1960, 71 ve 80'de Batı'nın tezgahında hazırlanmış darbelerle sarsılmış. Her defasında çıkar yolun ve iktidarların sandıktan geçtiği bilincine vararak demokrasiye dönmüş.
Ortadoğu'daki ülkelerse başta İngiltere olmak üzere emperyalist güçlerin seçtiği, aşiret reislerini Sultan, Kral gibi uyduruk bedevilerin boyunduruğunda yıllardır inlemekte. İslamı kardeşlik, barış ve sevgi dini değil baskı unsuru olarak kullanan bu lafta kral gerçekte Batı'nın uşağı, diktatör bozuntusu olarak hüküm süren cahil bedeviler, halkları inim inim inlerken petrolden elde ettikleri gelirlerle vur patlasın çal oynasın türünde bir yaşam sürdürmekte.
Bunların son örneği Mısır'ın traji komik diktatörü Sisi! Darbe sonucu iktidar ele geçiren Sisi, şimdilerde
gözünü Libya'ya dikmiş. Ülkeyi tepeden aşağı ikiye bölüyor ve "nah işte bu bizim kırmızı çizgimiz.
Burayı geçtin mi karşında Sisi'yi bulursun!!" diyor!
Buna kahkahalarla gülmekten öte verilecek hiç bir yanıt yok. Ha Sisi böyle boyundan büyük bir laf etmiş ha Yunanistan Türkiye'ye atarlanmış! İkisi de bizi güldürmekten öte hiç bir işe yaramıyor!
Bu gün Orta Doğu'da ne zaman halk sokağa çıksa elinde Türk bayrağı ve CB Tayyip Erdoğan'ın resimleri dalgalanıyor. Kimsenin elinde Sisi ya da uyduruk kralların posterlerini görmüyorsunuz! Neden? Çünkü Orta Doğu halkları Batı'nın önünde el pençe divan duran kendi vatandaşlarına yumruk sallayan bu adamlardan bıktı, usandı. Artık kendi seçtikleri ve göreve getirdikleri kişilerce yönetilmek istiyorlar. Hele de İsrail'e karşı dik durabilecek birine özlem duyuyorlar. Onun için Tayyip Bey'in One Minute sözü Orta Doğu halklarının ağzından düşmüyor.
Orta Doğu halkları kendi ülkelerinde Batı gübresiyle yetişen diktatörler değil kendi içlerinden çıkmış önderler arzuluyorlar. Petrol bu kadar önemli olduğu sürece bu gerçekleşir mi? Batı Orta Doğu'yu kendi kaderine terk eder mi? Çok zor! Ancak Orta Doğu halkları kendi yöneticilerini seçmek için mücadele ederse, tepelerine kondurulmuş diktatörlere duydukları nefreti her gün dile getirirse belki...bir gün...mutlaka!