Şaka gibi... CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dünkü grup konuşmasındaki dış politika vizyonu bir acayipti...
Kılıçdaroğlu Ortadoğu'da barışı sağlayacağını ve bölgeyi barış havzası haline getireceğini söyledi.
Bunu nasıl yapacak?
İktidara gelirse yapacak...
Peki, iktidara gelirse nasıl yapacak?
Bu sorunun cevabı yok.
Barış vaad etmekle, barışı sağlayacak politika ve vizyon sergilemek farklı şeylerdir.
Acaba Kılıçdaroğlu Suriye'de, Irak'ta, Lübnan'da, Filistin'de, Yemen'de ne tür sorunlar var ve sorunun tarafları kimler biliyor mu?
Başta ABD ve Rusya olmak üzere küresel güçlerin müdahil oldukları bir bölgede ne tür inisiyatif mücadeleleri olduğunu, kimin kiminle çatıştığını, kimin kiminle hangi amaçlara hizmet ettiğini biliyor mu?
Temenni de bulunmak ile ortaya bir politika veya vizyon koymak aynı şey değildir.
Popülist liderler hiçbir meseleyi analiz edecek derinliğe sahip olmadıklarından sadece laf üretirler.
Kılıçdaroğlu'nun ikinci dış politika vaadi, Suriyeli göçmenleri ülkelerine göndermekti.
Bunu nasıl yapacak?
İktidara gelirse yapacak...
Peki, iktidara gelirse nasıl yapacak? "Davul zurnayla ve kardeşçe yapacak..."
Yani ortada yine bir politika yok, bir vizyon yok, bir çözüm önerisi yok...
Türkiye son dönemde uluslararası politikanın kilit ülkelerinden biri olarak gündem oluşturuyor.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan NATO zirvesinde müthiş bir lider diplomasisi yürüttü. Ardından Azerbaycan ve Karabağ'da çok önemli ziyaretler yaptı. Ondan sonra ise Antalya'da Güneydoğu Avrupa zirvesine katıldı.
Bir yanda Afganistan'da Türkiye'nin üstlenebileceği önemli rollerle ilgili bir gündem var, diğer tarafta Avrupa Birliği zirvesiyle şekillenecek dış politika gündemi...
Ancak Kılıçdaroğlu dış politikanın bu kadar baskın olduğu bir zaman diliminde tek bir dış politika değerlendirmesi ortaya koyamadı.
Türkiye'nin ana muhalefet partisinin lideri bu kadar mı dış politika vizyonundan uzak olabilir?
CHP gibi köklü bir partinin başındaki isim uluslararası siyasetle ilgili kapsamlı bir değerlendirme yapmaktan bu kadar mı uzak olabilir?
Kemal Kılıçdaroğlu her bölgesel sorunda, her uluslararası meselede, her devletlerarası krizde kendi ülkesini ve iktidarını suçladığı için kendisinin iktidara gelmesini tüm bölgesel meselelerin çözümü gibi algılıyor.
Ona göre Ortadoğu'daki sorunların tarafları yoktur, her sorun Erdoğan'la ilgilidir.
Ona göre Esed, Netanyahu, DEAŞ gibi bölgedeki zalim yöneticiler veya terör örgütleri gibi aktörler değil Erdoğan bütün sorunları üretmektedir ve o giderse her şey güllük gülistanlık olur.
Bu kadar sığ ve çarpık bir yaklaşımla ne devlet yönetilebilir ne de uluslararası bir mesele ele alınabilir.
Dış politika, 'iktidara gelirsem herkesin maaşına zam yapacağım' türünden boş vaatlerle yapılamaz.
Barış ve adalet gibi belli değer ve idealleri siyasetin hedefi olarak lanse etmek başkadır, bunları bir politik vizyon olmadan kuru vaat haline getirmek başkadır.