François Ozon, Evde filminde bu defa öğretmen Germain ve öğrencisi Claude’un hikayesi üzerinden toplumsal sorunlara el atıyor.
FRANCOIS Ozon, filmlerinde Avrupa sinemasının klişelerini tutucu şekilde kullanan bir yönetmen. Türkiye’de Nuri Bilge Ceylan için söylenen ‘Festival filmi yönetmeni eleştirisi’ Ozon için de yapılabilir. Çünkü sanata, edebiyat ve insan ruhunun derinliklerine estetikle bakma inadı var. Bu da modern bir bakış içermiyor, belirli çevrelerce kabul görür bir bakış açısı ve ne yazık ki sınırları var. Ahlakı, cinselliği, ergenliği, eşcinselliği, orta sınıf insanını yargılıyor ama özgürleştiremiyor. Toplumun sınırlarına bağlı kalıyor. Eleştirilerimizi film üzerinden yapalım...
BU HALİYLE TUTUCU DEĞİL Mİ?
Germain edebiyat hocasıdır, sınıfındaki çocukların düz hayat bakışı ve günümüzün maddi değerlerle ilerleyen hayat standartı onu boğmaktadır. Verdiği kompozisyon ödevinin sonuçlarına bakarken Claude’un kağıdı dikkatini çeker. Diğerlerinden çok farklı bir çalışmadır. Claude arkadaşı Rapha’nın ailesine gizli bir bakış atmakta ve kompozisyonunda kendisiyle Rapha’nın hayatını karşılaştırmaktadır. Germain, eşi Jeanne ile bu kağıdı okurken kendi hayatlarının değerlendirmesini de yaparlar. Germain Claude’un bu yeteneğini desteklemek ve yeni bir yazar ortaya çıkarmak için onunla özel çalışmalar yapar, vakit geçirir ve yazdığı bu denemelerin devamını getirmek için destek verir. Ama Claude, Rapha’nın hayatına ne kadar girerse problemler de o kadar artmaya başlar. Bu gizli birliktelik ergenliğin ve parçalanmış bir aileye ait olmanın etkisiyle iyice olayları karmaşık hale getirir. Rapha’nın annesi ile Claude arasında bir yakınlaşma yaşanır. Claude’un yazdığı her sayfa Germain ile eşinin de kendi hayatlarından ipuçları bulduğu yazılar haline gelir. Hatta Germain bu işe o kadar kendini verir ki Claude kompozisyonlarına devam edebilsin diye matematik sınavı sorularını çalıp çocuklara verir. Sonunda Germain ağır bir fatura öder...
Filmin finalini daha fazla açık etmek istemiyorum ama iki yönüyle bu filmi konuşmak gerekiyor. Birincisi François Ozon, Germain’e finalde her şeyini kaybettirerek ne demek istiyor? Germain edebiyata düşkünlüğü ve bu anlamda gerçekten kabiliyetli bir öğrenciye verdiği destek ile niye mahvoluyor? Sadece soruları çalması bütün bu önemli hislerin üstlerinin çizilmesi için yeter mi? Kendi kabiliyetsizliğini bir çocuk üzerinden değiştirmeye çalışması ve böyle tatmin olması suç mudur? Claude’un bütün yeteneğini aslında duygusal röntgene yattığı ailenin annesiyle beraberliği ve öğretmeninin eşiyle de birliktelikle sınırlamayı nereye koyacağız? Rapha’nın Claude ile öpüşmesi filmde o kadar hafif geçiliyor ki Ozon’un burada ne demek istediği ancak tartışılabilecek kadar veriliyor. Ya senaryoya laf olsun bir de eşcinsel haklarına dokunayım diye konmuş veya söylenmek istenen özgürce, cesaretle söylenememiş.
MÜKEMMEL OYUNCULUK
İnsanların duyguya açlığını görüyoruz ama niye birilerine fatura ediliyor bu? Her şeyden önce Claude’un çocuk olarak bunları yapması yönetmenin ahlaksal bir bakış açısı olmuyor mu? Ozon bu haliyle tutucu değil mi? 20’lerinin sonunda bir yazar olsaydı Claude’un yaptıkları daha yenilir yutulur olacaktı böylece onu ve hikayesini bu kadar eleştirmeyecektik. Ama sadece çocuk olması bile bizim önümüzü tıkıyor. Bunun dışında elbetteki edebiyat ruhumuzu anlamanın en önemli yolu, bize maddi yaşantımızın dışına çıkıp ruhumuza bakma şansı veriyor. Ama bu filmde duyarlı herkes yaptıklarıyla yönetmen tarafından yargılanıyor ve fatura ödemek zorunda bırakılıyor. Bu söylediklerim filmin kalitesini düşürmez. Çünkü Ozon bunları sinemasal olarak iyi veriyor. Hem senaryo hem de oyunculuklar mükemmel ama yönetmenin saklandığı maske önümüzde duruyor. Bu maskenin ardında yenilikçi, devrimci ve insan ruhunun önünü açan bir dünya yok. Bizi de rahatsız eden bu.