Bir... Filistin ve Kudüs bir dünya olayıdır.
İki... Dünyada bir İsrail sorunu vardır.
Her çekildiğimiz sınır arkasında slogan atanlar bu gerçekliği kavrayamaz.
Öte yandan coğrafyaya ve tarihe yabancı ideolojilerin köksüz ve hafızasız müntesipleri de söz konusu gerçeklikten çok uzaktırlar.
Ki bunlar Siyonist ideolojinin medya üzerinden ürettiği "dolaylı strateji" aparatları olarak kodlanmalıdır.
Instagram'a erişimi üzerinden fırtına koparanlar söz gelimi.
Küresel sansürü görmeyip, vehmettikleri güce yaltaklanmak için, sözde basın özgürlüğü adına mesajlar dereceden, beyanatlar veren bu güruh, İsrail'in katliamlarını perdeleyen medya ideolojisine destekleyerek dolaylı strateji aparatı olduklarını bir kere daha gösterdiler.
Neyse, aparatları bir kenara bırakıp asla dönelim.
Kavramları nasıl kullandığınız önemli.
Batı, emperyal stratejilerinin aracı olarak kullandı kavramları hep.
"Sorunu" belirleyen onlar.
Güya çözen de!
Yıllardır Siyonist terörün gerçekleştirdiği katliamları, tedrici soykırımı perdelemek için Filistinliler bir sorun olarak gösterildi.
Oysa Filistinlilerin topraklarında bir Siyonist İsrail sorunu vardır.
KONUYU AÇALIM
İsrail sorunu, Batı sorununun bir uzantısıdır.
Netanyahu ne demişti...
"İsrail Batı medeniyetini savunuyor."
Ben de baştan beri bir konunun altını hep çiziyorum...
Batı, hukukunun gereğini yerine getiriyor.
Temsilciler Meclisi'nde gerçekleştirilen soykırım ayinini şaşırmanın hiç de alemi yok.
Yani...
Batı, kendi koyduğu hukukun sınırlarını baştan itibaren net bir şekilde çizdi.
Din yayma, medeniyet yayma ve emperyal hukuk tesis etme.
Batı'nın "ötekine" ilişkin geliştirdiği hukukun kronolojisi bu şekilde.
Din için, medeniyet için "etnik temizlik" dahil her yol mübah.
Demem o ki... Batı'nın hukukunu merkeze koyduğunuzda, emperyal stratejilerin şekillendirdiği düzen fikrini de kabul etmek zorunda kalırsınız.
İsrail'i koruyan demir kubbelerden bahsediliyor ya... Belki bunu aşabilirsiniz.
Ama, emperyalizmin tesis ettiği bu sözde hukuku aşmak, bugünkü propaganda mekanizmasını da göz önünde bulundurursak, biraz zor!
BATI SORUNU ÇÖZÜLMEDEN İSRAİL SORUNU ÇÖZÜLMEZ
Bir inanç düşünün...
Çocukları dahi öldürmek şeriatlarının gereği.
Siyonistler bunu söylemekten hiç çekinmiyorlar.
Gazze'de çocukları, kadınları inançları için öldürüyorlar.
Batı, işte bu kör, sapkın inancın ürettiği politikayı alkışlıyor, soykırımcının sırtını sıvazlıyorlar.
Neden?
Çünkü Batı'nın tesis ettiği düzen, ötekine ilişkin böyle bir düşünceyi normal görür.
Dolayısıyla eğip bükmeye gerek yok... Batı Sorunu çözülmeden İsrail Sorunu çözülemez.
Buraya gelmişken... Bir hususun daha altını çizelim.
Belirsizlik çağında yaşıyoruz ve işler iyiden iyiye karışıyor.
En büyük kaygı güvenlik kaygısı.
Hiçbir ülke kendini güvende hissetmiyor.
Toplumlar krizde.
Devletler içe kapanıyor.
İsrail, böylesi bir zeminde teolojik bir kapan kurdu bütün dünyaya.
DÜNÜN KOMPLOSU BUGÜNÜN GERÇEĞİ
Batı'yı bu kapanın içine çekti Siyonist rejim.
Temsilciler meclisindeki alkış rezaletini hatırlatmaya gerek var mı?
Özellikle Ukrayna bataklığına saplanan Avrupa Birliği ülkeleri İsrail'in Gazze'de yaptığı soykırıma karşı ikircikli söylemler üretmenin ötesine geçemedi şimdiye kadar.
Çünkü İsrail'e verilen Gazze ihalesinden bekledikleri sonucu alamadılar.
Gazze'de süreç uzadıkça uzadı.
En büyük korku, savaşın bütün bölgeye yayılması.
Siyonist rejim suikastlarla ateşi bütün bölgeye yayacak.
Peki bunu engelleyebilecek bir güç var mı?
ABD'nin "İsrail'in arkasında dururuz" söylemleri daha ne kadar etkili olacak?
Batı bölgeye stratejik çıkarları çerçevesinde bakıyor.
Ama İsrail dahil bölge ülkelerinin ontolojik kaygıları var.
Eğer süreç yönetilemezse -ki yönetilemeyeceğe benziyor- bölgede yangın yayılır ve bu yangın da bütün dünyayı etkiler.
Dolayısıyla buradaki her olay bir dünya olayıdır.