![](https://imgz.star.com.tr/imgsdisk/2025/02/05/balksz1-050220252d574f05.jpg)
"Yerel sorunlara ithal çözüm arayışları bölgemize huzur getirmedi. Tam aksine yabancı güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda attığı adımlar bize istikrarsızlık ve savaş getirdi"
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bu açıklamasını tarihe not düşmek, bölgemizdeki ülkelerde devlet kurumlarının duvarlarına yazmak lazım. Fidan, bu sözleri Mısırlı mevkidaşı Bedir Abdulati ile buluşmasında söyledi. Fidan, daha önce de Ürdün'de terör örgütü DEAŞ'a karşı 4 ülkenin birlikte mücadele planı olduğunu açıklamıştı.
Türkiye, Irak, Ürdün ve Suriye bölgedeki terör unsurlarına karşı güç birliği yapıyor. Yani bir anlamda "Orta Doğu Koalisyonu" kuruyoruz. Trump'lı dünya düzeninin ruhu tam da böyle olacak gibi görünüyor.
Tek kutuplu dünya düzeninden bölgesel güç birliği ve ittifaklar dönemine geçiyoruz. Türkiye'nin de bölgesinde bir güç merkezi ve yıldızı parlayan bir ülke olduğu muhakkak. Şartlar çevremizdeki ülkeleri de bizimle iş birliğine doğru zorluyor. Zira karşımızda ABD'nin müttefiki olan ülkeleri dahi tehdit eden, haritaları değiştirmekten söz eden bir Trump var.
Orta Doğu'daki ülkeler de durumun farkında, yani rüzgar bugünlerde Türkiye'den yana esiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ulusa Sesleniş" konuşmasında dikkat çektiği husus da buydu. Bir hatırlatayım isterseniz...
"Bölgesel ve küresel gelişmeler bağlamında tarihî sıfatının tam olarak ete kemiğe büründüğü bir dönemden geçmekteyiz. Dünya ve insanlık tarihine yön veren bu hadiselerin hemen hemen tamamı Türkiye'nin merkezinde yer aldığı coğrafyada cereyan ediyor."
Tüm bu süreçte bilge ve güçlü liderliğin ne kadar kritik önemde olduğu net olarak görülüyor. Birçok ülke siyasal irade ve kararlılık konusundaki istikrarsızlığın sarmalında zor zamanlar yaşıyor...
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan bilge bir lider olarak gidişatı iyi okuyan, Ankara merkezli politikalar üreten, "Batı ne der diye değil millet ne der?" diye kaygılanan bir isim... Son dönemde Ankara'da artan ziyaretçi trafiğinin ardında da bu durum var...
Yine Erdoğan'ın "Ulusa Sesleniş" konuşmasından bir paragraf paylaşalım...
"Bunun için dibini görmediğimiz suya adım atmıyoruz. Bin yıllık mirasın, yüz yıllık ufkun rehberliğinde bütün süreçleri titizlikle yönetiyoruz. Hamaset ve nostaljiyle değil, stratejik akıl ve sabırla hareket ediyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye Yüzyılı'nın şafağı söküyor" görüşünü paylaşıyor. Biz de bu tarihi yürüyüşe tanıklık etmenin gururunu yaşıyoruz... Suriye Lideri Ahmed Eş Şara'nın Türkiye ziyareti, Külliye'den verilen mesajlar çok umut verici... Tarihin doğru tarafında yürüyenler kazanacak...
![](https://imgz.star.com.tr/imgsdisk/2025/02/05/balksz2-050220251a8e9fe9.jpg)
ORMAN KANUNLARI
Kitabın ortasından konuşalım.
O kurşun ABD Başkanı Trump'ın kulağına küpe olmuş belli ki; zira Beyaz Saray'a ilk olarak hakkında soykırım suçlamasıyla yakalama kararı olan Netanyahu'yu davet etti...
Yetmedi ikili görüşmede Netanyahu'nun sandalyesini tam da o otururken düzelterek kameranın önünde bir jest yaptı. Yani Hristiyan Siyonist nasıl olur net olarak gösterdi.
Yetmedi, Gazzelileri sürgün planını bir kez daha dile getirdi.
Üstüne ABD askerlerini Gazze'ye yerleştirmekten söz etti...
Aslında gözümüzün önünde bir çökme planı paylaşılıyor.
Doğu Akdeniz'deki Filistin'in hakkına düşen doğalgaz kaynaklarına çökmek, Hindistan'dan Avrupa'ya uzanacak ABD destekli ticaret yolunda önemli bir durak olarak görünen Gazze'ye el koymak için açık açık hamleler yapılıyor. Trump, Gazze'ye ABD askeri yerleştirmekten, Ukrayna'daki 10-12 trilyon doları bulan 17 nadir element içeren madenleri işletmekten, Panama Kanalı, Grönland'a çökmekten, Kanada'yı eyalet yapmaktan söz ediyor. "Hangi yetkiyle? sorusu umurunda dahi değil...
Gözünü tam da Fransa gibi Avrupa ülkeleri buralardan kovuluyorken, Afrika'ya da dikmiş vaziyette.
"Somali'de terör örgütü DEAŞ liderini öldürdük" açıklaması da "Güney Afrika yönetimi insanlara kötü davranıyor. Buna ABD olarak tahammül gösteremeyiz" açıklaması da bu yüzden... Soykırımcı ile yan yana oturup, tam da soykırımcıya dava açan Güney Afrika yönetiminin insanlara kötü davrandığını söylemek de ne bileyim en hafifinden yüz kızartıcı bir açıklama aslında. Ama Trump'ın umurunda dahi değil.
Dünya tam anlamıyla doymak bilmeyen bir ejderha gibi gücünün yettiği her yere saldırmayı planlayan bir ABD, Trump sınavından geçecek gibi görünüyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın deyimiyle "Dünya Orman Kanunları" dönemine doğru ilerliyor...
Her daim güvenli liman olarak görülen altına hücum da bu yüzden aslında...
![](https://imgz.star.com.tr/imgsdisk/2025/02/05/balksz3-05022025df7fb4ca.jpg)
"BİR OLURUZ, YERİ GELİR TÜM TÜRKİYE 11 İL OLURUZ"
"Asrın Felaketi"nin 2'nci yıl dönümünde Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un paylaştığı "6 Şubat Filmi"ni izlerken gözlerim buğulandı... Özellikle de "Bir oluruz, yeri gelir tüm Türkiye 11 il oluruz" bölümünde...
Zor zamanlarda nasıl kenetlendiğimizi, bir ayı aşkın bir zaman boyunca gece gündüz sürdürdüğümüz deprem yayınlarını düşündüm...
Nasıl ağır bir karamsarlık çökmüştü üstümüze...
Muhalefet, "Hükümet bu enkazın altında kalır" diye düşünüyordu.
Erken seçim istiyordu.
"Engelleniyoruz" söylemleri, "Deprem Turisti" kavramları gündemimizdeydi...
Muhalif medyanın manşetlerine baktım iki yıl sonra hükümetin deprem bölgesinde verdiği sözleri tutamadığını yazıyorlar;
Depremzedenin perişanlığını anlatıyorlar.
En iyi yaşayan bilir...
Takdiri depremzedeler yapacak elbette.
Hükümetin eksiği gediği yok mu var?
Peki bunları gidermek için geceli gündüzlü çalışılıyor mu?
Yukarda Allah var herkes bu duruma şahit.
Bakan Murat Kurum'un mesaisinin büyük bir bölümünü bu bölgeye ayırdığını vicdanı olan herkes görüyor...
200 binden fazla konut ailelere teslim edildi.
Yıl sonuna kadar 450 bin aile evine kavuşmuş olacak.
Sadece altyapı ulaşım için 51 milyar liradan fazla para harcandı.
Tarımsal sulama için 20 milyar lira harcandı.
7 bin 590 büyük ve küçükbaş hayvan dağıtımı yapıldı.
104 milyar dolarlık bir yıkımdan söz ediyoruz.
Kolay değil elbette...
Ancak şunu da sormak boynumuzun borcu,
Hükümeti sürekli yerden yere vuran ve "Yerel yönetimde iktidarız" diyen CHP ne yaptı? Özel, Adıyaman'dan çıkmış "Hükümet verdiği sözleri tutamadı" diyor... İmamoğlu, her yıl olduğu gibi deprem çalıştayı düzenliyor. Üstüne bir de çıkmış, "Deprem konusunda ülkenin kaybedecek vakti yok. Çözüm üreten bir akla ihtiyaç var" diye mesaj atıyor. Ne diyeyim İstanbul seçiminde "Bakan Kurum mu kaybetti yoksa İstanbullular Kurum'u mu kaybetti?" Herkes kendi cevabını kendisi versin... Zira takdir milletin...