Bugün Orta Doğu’daki hadiselere baktığımızda geçmişteki zihniyetin varlığını devam ettirdiğini görürüz. Mesela Fransa imparatoru Napolyon’un, 1798’de Mısır’ı işgal sürecinde binlerce insanın bir anda katledilmesine göz yumması, bu karanlık tarihin örneklerinden sadece biri.
Pek çok Avrupa devletinin olduğu gibi Fransa’nın da siyasi tarihi, insanlık adına işlenmiş suçlarla doludur. Napolyon’un, 1798’de Mısır’ı işgal sürecinde binlerce insanın bir anda katledilmesine göz yumması, bu karanlık tarihin yazdığı örneklerden sadece bir tanesi. Bugün de Orta Doğu’daki hadiselere bakıldığında geçmişteki zihniyetin varlığını hala canlı bir şekilde devam ettirdiğini görmek mümkün...
18’inci yy sonlarına doğru Fransa, Akdeniz’e egemen olmak ve İngiltere’nin Hindistan’daki sömürgelerini ele geçirmek hedefiyle bir planı devreye sokmuştu. Napolyon liderliğinde Fransız ordusu önce Mısır’ı işgal edecek, oradan Orta Doğu üzerinden Asya’ya kadar ilerleyecekti. Kırk bine yakın asker ve dört yüz civarında gemi ile Toulon’dan hareket eden Fransız ordusu, 1798 yılının temmuz ayında İskenderiye önlerine geldi ve işgal süreci başladı.
Fransız-İngiliz el ele
İskenderiye ve Kahire’nin Fransızlar tarafından işgali İngiltere ve Rusya’yı Akdeniz’deki çıkarları nedeniyle rahatsız etmişti. Bu durum, Fransızları Mısır’dan atacak gücü olmayan Osmanlılar için de bir fırsat oldu ve Avrupa’dan, kendisine büyük müttefikler bulmasını kolaylaştırdı. Bu arada boş durmayan İngiliz donanması, Fransızları Ebukır Limanı’nda saldırıya elverişli bir durumda yakalamış, Amiral Nelson komutasında, Napolyon’un L’Orient gemisi de dâhil olmak üzere Fransız donamasının büyük bir kısmını batırmıştı. Fransa ile irtibatı kesilen Napolyon, Mısır’da adeta mahsur kaldı. Buradaki emniyetini sağlamak için Suriye’ye hâkim olmak zorunda olduğunu anlayan Napolyon, on üç bin asker ile yeni bir sefere çıktı. El-Ariş, Gazze ve Yafa’yı işgal eden Fransız askerleri, esir alınan 1400 kişi ile birlikte Yafa şehrinde ele geçirilen Müslümanların tamamını öldürdü. Ayrıca üç bine yakın Osmanlı askerini de esir aldı. Napolyon bu esirlere ne yapılacağı konusunu görüşmek için bir harp meclisi toplamıştı. Meclisteki subayların çoğu tüm esirlerin katledilmesini savunuyordu. Üç gün boyunca ne yapacağını düşünen Napolyon esir askerleri muhafaza edecek ne fazladan adamı ne de bakacak maddi imkânı olmadığına kanaat getirip hepsinin ölüm fermanını verdi. Sabahın erken saatlerinde Akdeniz sahiline getirilen talihsiz Osmanlı esirleri, teker teker vurularak şehit edildi. 1799 yılının Mart ayında Akka önlerine gelen Fransız ordusunu Cezzar Ahmet Paşa durdurdu ve Napolyon’a burada ağır bir ders verdi. Savaştan geriye mezarı bile olmayan binlerce masum insanın cansız bedenleri kaldı...
Geçmişte yaşanan bu korkunç hadise, Batı dünyasının medeniyet düşüncesini anlamak bakımından hayli önemli bir örnek. Lakin Avrupa merkezli tarih anlayışı bu ve buna benzer tarihi vakaları doğru olarak değerlendirmemizi engelliyor maalesef. Bu yüzden zaferlerimizin de mağlubiyetlerimizin de tam manasıyla farkına varamıyor, çevremizde yaşanan gelişmeleri analiz ederken geçmişin tecrübesinden istifade edemiyoruz.