Amerika’nın Şikago kentinde, Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı tarihin en garip ittifaklarından birini gerçekleştirme gayretindeki Kıbrıs Rum Yönetimi ve İsrail’in yer almadığı, Ermenistan’ın da “çağrılı olduğu halde” katılmadığı bir NATO Zirvesi yaşandı.
Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Türkiye’nin “veto” yetkisine sahip olduğu bir alana girmesi zaten mümkün değil. NATO Genel Sekreteri Rasmussen, ittifakın İsrail’i Kosova ve Afganistan’daki operasyonlarda yer almadığı için davet etmediğini açıkladı da, “Türkiye İsrail’i veto etti” şamatasından kurtulmuş olduk.
Bir ‘Kremlin uydusu’ kararı
Ama, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın “çağrılı olduğu” Zirve’ye katılmayış nedeni, tam, Fransa -eski- Cumhurbaşkanı Sarkozy’e “kapak olacak” cinsten. NATO üyesi ülkeler Zirve öncesinde yayınladıkları deklarasyonda, şöyle cümle kullandılar: Bizler, Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Moldova’nın toprak bütünlüğünü, bağımsızlığını ve egemenliğini savunmakta kararlıyız.”
Sarkisyan bu cümleyi, Dağlık Karabağ sorununda Azerbaycan’a açık destek olarak kabul etti (çünkü komşusunun topraklarını işgal altında tutan bir devletin cumhurbaşkanı) ve Şikago’ya gitmedi. NATO Zirvesi başladığı gün yaptığı açıklamada ise Ermenistan’ın, Rusya lideri Putin’in hedeflerini ve politikalarını “aynen” benimsediğini söyledi!..
Gürcistan’ın büyük çaba içinde NATO üyeliği arayışında olduğu, Azerbaycan’ın ise ittifak ile başarılı “uyum politikaları” yürüttüğü bir dönemde Ermenistan Moskova’yı seçti!.. Buna Amerika ve Fransa başta “Batı”da yaşayan Ermeniler’in ne tür bir yorum getireceğini, özellikle Amerikan Kongresi’ndeki ünlü (!) lobinin ne diyeceğini merakla bekliyorum.
Kardeşlerin tercihi
Rusya’daki “totaliter demokrasi” ile benzer siyasi sistem içinde yaşayan Orta Asya’daki “kardeşler”in de Şikago’dan uzak durması, yerlerine dışişleri bakanlarını göndermeleri önemle not edilmeli. Çin ve Rusya ile birlikte Şangay İşbirliği Örgütü’nü oluşturan Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan ile Örgüt’te “misafir” statüsünü sürdüren Türkmenistan’ın ortak politikaları dikkat çekici. NATO üyesi ve AB üyelik sürecindeki Türkiye ile Orta Asya’daki “kardeşlerin” tercihlerinde doğan bu derin fay hattının ileride nasıl sonuç vereceği ayrı bir merak konusu.
İsrail açısından hüzün
Gelişmeler, İsrail ve Amerika-Avrupa hattındaki “ünlü lobisi” etrafında örülen “şehirefsanesi”nin de sonudur!..
Tam 60 yıl, “İsrail ile başı belaya girenin karşısında Amerika başta tüm Batı’yı bulacağı” söylendi. Türkiye’nin Şikago’da sergilediği görüntü, bu efsanenin asılsız olduğunu ispatladı. Türk-Amerikan ilişkilerinin geldiği nokta, Türkiye’nin Avrupa güvenliği açısından artan önemi bunu göstermektedir.
Kıbrıs ve Rusya
Kıbrıs Rum kesiminin güvenlik garantörlüğünün, ekonomik çöküş yaşayan Yunanistan’dan İsrail ve Rusya’ya doğru kaydığı garip bir dönem yaşıyoruz.
İsrail’in Doğu Akdeniz’deki zengin doğalgaz yatakları nedeniyle Kıbrıs üzerinde gerçekleştirdiği hava sahasını ihlal, Limasol’a 30 bin İsrailli yerleştirme planları gibi manevraları hepimiz izliyoruz.
Toplam 60 bin Rusya vatandaşının yaşadığı Rum kesiminde satılan gayrımenkullerin yüzde 40’ını yine Ruslar alıyor!.. Rus “oligarşisi”nin parası Rum bankalarında yatıyor. Rusya’nın “petrol ve doğalgaz devlerinin” Doğu Akdeniz’e yatırım iştahı ayrı bir olay...
Rusya, Lefkoşa’daki büyükelçisinin ağzından, Kıbrıs’ın doğal kaynaklarını değerlendirme egemenliğinin “koruyucusu” olduğunu resmen açıkladı. Ankara’ya mesajdır.
- Kıbrıslı Rum komşular için endişeliyim: Bu kafayla giderlerse, ya Filistinliler gibi içlerine yerleşen bir nüfusun yanında “mülteci” konumuna düşecekler, ya da “Ermenistan sendromu”nu yaşayacaklar.
DİP NOT: Sırbistan’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimini “milliyetçi” Tomislav Nikoliç kazandı. “Balkan Kasabı” Miloşeviç’in başbakan yardımcısıydı! Halen Lahey’de savaş suçlusu olarak hesap veren bir başka “kasap”, Vojislav Seselj ile aşırı sağcı Sırbistan Radikal Partisi’ni kurmuştu! Balkanlar, Belgrad’da Washington ve Brüksel’in etkisinin azaldığı, Moskova’nın güçleneceği bir döneme giriyor.