Orta Afrika Cumhuriyeti’nde çoğunluğu Müslümanlardan oluşan milliyetçi-militer asiler olarak tanımlanan Seleka İttifakı, bir yıl kadar önce başkanlık sarayını işgal edip yönetimi ele geçirmişti. Bunun üzerine ülkedeki Hıristiyan çeteler anti- Balaka (kılıç, pala karşıtları) örgütü altında toplanmış ve ülkedeki Müslümanları hedef alan katliamlara başlamışlardı.
Yaklaşık 6 milyonluk ülkede %10-12 oranında Müslüman yaşıyor. Belki de yaşıyordu demek lazım, zira resmi rakamlara göre 2 bin kişi katledildi, 838 bin kişi de yerlerinden edildi. Verilere bakılırsa, ülkedeki tüm Müslümanlar hedef alınmış ve bir etnik temizlik yaşanıyor. Anti-Balaka, ülkede bir tek Müslüman kalana kadar mücadeleye devam edeceğini açıklamıştı, sözünde durduğu anlaşılıyor.
Eski sömürgesinde Müslüman asilerin iktidarı ele geçirmesine kayıtsız kalamayan Fransa, Afrika Birliği Örgütü’nü yanına alıp büyük bir iştahla ülkeye müdahale etmişti. Ancak kısa bir süre sonra batağa saplandığını fark edip uluslararası çağrılara başlamıştı.
Uluslararası güç
Fransa’nın OAC’de bin 600 askeri bulunuyor, 400 asker daha gönderecek. Bu arada BM ve AB’ye de çağırıları sürüyor. BM, muhtemelen Rusya ve Çin’in isteksizliği nedeniyle olayı uzaktan izleyip kınamakla yetinmiş durumda. BM’nin siciline bakılırsa, bu tutumda şaşıracak bir durum söz konusu değil.
AB’de ise pazarlıklar devam ediyor. 6 AB ülkesi Fransa komutasındaki müdahale gücüne 500 asker göndermeyi ve maliyeti paylaşmayı vaat etti. 2 bin Fransız askerinin yapamadığını 500 kişilik Avrupa karması yapabilir mi, orası şüpheli. Ancak anlaşıldığı kadarıyla bugün esas meselelerden biri etnik temizliği durdurmak yerine, Fransa’yı OAC’den kurtarmak. Tabi bu arada soykırım durdurulabilirse iyi olacak.
Meselenin bir diğer boyutu ise Afrika’ya Fransa komutasında hangi ülke askerlerinin ayak basacağıyla ilgili. Muhtemelen bazı AB ülkeleri de en az Fransa kadar müdahaleye hazırdır; ancak bunların Fransa’nın kaptanlığına razı olmaları zor olabilir. Ayrıca ülkedeki durumun bataklık olduğunu ve maliyetin yüksekliğini hesaplayarak isteksiz davranan devletlerin olacağı da unutulmamalı.
Genişleyen AB
Bununla birlikte, OAC’nin AB’ye bazı ilginç siyasi adımlar attırdığını belirtmek gerekiyor. Örneğin Avusturya 6 askerle operasyona katılacağını bildirdi. Bu sembolik katılım, Avusturya için bir ilk olacak. Brüksel’de yapılan AB ve NATO üyesi ülkeler toplantısında olası bir askeri genişlemenin nasıl olacağı ele alındı. Anlaşıldığı kadarıyla müdahalenin AB sorumluluğunda olmasına karar verildi.
OAC’deki müdahale gücünün AB üyeleriyle nereye kadar genişleyebileceği ortada olduğundan AB, üyesi olmayan ülkelere de çağrıda bulunuldu. Bu ülkeler Türkiye, Gürcistan ve Sırbistan; Gürcistan kabul ettiğini açıkladı. Rusya, hemen tepki gösterdi. Bir de Ukrayna’yı çağırsalardı tam olacaktı demek ki.
Gürcistan Rusya’ya rağmen katılır mı, orası şüpheli. Sırbistan Rusya’ya rağmen asker gönderebilir, ama bu sadece siyasi bir tutumun, AB’ye olan bağlılığın ifadesi olarak değerlendirilir.
Türkiye için ise durum biraz daha kritik. Zira Türkiye asker yollarsa, gidecek birlik epeyce etkili olur, çok görev üstlenir; risk alır. Ancak öte yandan bu katkı NATO üyelik yolunu açan Kore Savaşı’na katkıya benzeyebilir; AB açısından bir dönemeç de olabilir. Fransa’nın Türkiye’yi AB’ye taşıma olasılığından söz ederken, tam olarak bunu kast etmemiştik; ama stratejik ortaklık böyle bir şey. Asker gönderme kararı, AB ile yapılacak siyasi pazarlığa bağlanmalı, askerin alacağı riskin siyasi getirisi olmalı.