Yazar Orhan Pamuk’u gazeteci olarak çok takip ettim. Türk gazetecilere koyduğu mesafenin birebir tanığı oldum. Zira kendisine Türk basını tarafından önyargılı ve hesapçı yaklaşıldığından şikayet ediyor ve yüzünü Batılı gazetecilere dönmeyi tercih ediyordu. Fransa’nın Rouen Üniversitesi’nde verdiği Gustave Flaubert konferansı için bu küçük Fransız kentine gittiğimizde de lezzetli bir edebiyat sohbeti beklentisindeydim. Oldu da... Ama sıra Paris’te yaşayan Türk gazetecilerin ayaküstü de olsa birkaç soru sorma girişimine gelince yine aynı mesafeyi koymaya kalktı. Ve dayanamadım. Gazeteci olarak kendisini takip etmenin bizi ne kadar gerdiğini ve sadece işimizi yapmaya çalıştığımızı yüzüne söyledim.
Çok sayıdaki kitabından bir kısmının tadı okur olarak damağımdadır. Ama bazı kitaplarında ilk cümleden sonrasını bir türlü getiremedim. Yazar, okur ve gazeteci olarak böyle bir ilişkimiz var.
Yine bir demeciyle gündemde... Türkiye’de laikler için endişe duyduğunu söylüyor ve Avrupa ülkelerini harekete geçmeye çağırıyor. “Ordu göreve” dese, militarist damgası yiyecek. Zaten ordunun siyasete müdahale ettiği dönemler de geride kaldı. Onun yerine “Avrupa göreve” diyor. Yazıyı yazmaya hazırlanırken, İtalyan gazetesine verdiği demecin tam metnini okumak için news.google.com arama motoruna “Orhan Pamuk” yazıp, kendisiyle ilgili son çıkan haberlerin dökümüne bakmak istedim. 16 Mayıs’ta açıklanacak olan Uluslararası Man Booker ödülleri için aday gösterildiğine dair haberi okuyunca, demecin tamamını aramayı bıraktım. Zira mevzu anlaşılmıştı. Nobel ödülü öncesi yaptığı açıklamayı anımsatan bu demeci, yine bir ödüle yaklaşmak için kurgulanmış bir projeden ibaretti.
Yoksa Türkiye’de son dönemde alevlenen laiklik tartışmalarına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı son açıklama ile nokta koyduğunu bilmemesi imkansız...
Laiklik konusunda, ülke liderinin bir geri adım atması söz konusu değil... Zaten belli ki, Orhan Pamuk’un niyeti de laikliği tartışmak değil...
Peki Orhan Pamuk, göreve çağırdığı Avrupa’daki ultra laiklerin, laikçilerin İslamofobinin zeminini oluşturduğunu görmüyor mu? Sınırlarını mültecilere kapatan Avrupa’ya insani, vicdani bir çağrı yapamaz mı dünyaca ünlü yazarımız?
Maksat üzüm yemek olmadığı için, edebiyatı meta haline dönüştüren edebiyat lobilerine şirin görünecek bir atraksiyon yapmış belli ki...
Şimdiden hayırlı uğurlu olsun Nobelli yazarımızın 50 bin sterlin değerindeki yeni ödülü...