Hayatları boyunca Kürtlerden nefret etmiş, Ermenileri yok saymış olanlar bugün hem Kürt’ten daha Kürtçü, Ermenilerden daha çok Hrant Dinkçi... Yakın zamanda Kürt ve Ermeni aydınları hedef gösteren gruplar, gazeteler ve gazeteciler bile şimdi aynı fanatizm safında... Sahte bir demokrasi gösterisini ibretle izliyoruz.
Sınıfsal olarak Kürtlere zerre kadar değer vermeyenler son zamanlarda durumu o kadar abarttılar ki, Güneydoğu’daki uyuşturucu operasyonlarına bile karşı çıkacak kadar coştular.
Düne kadar Suriye ile yakın olan hükümeti en ağır ifadelerle eleştirenler bugün bıçkın birer Esadçı olarak karşımıza dizilmiş durumdalar. Esad yönetimi Hariri suikasti nedeniyle köşeye sıkıştırıldığında Ankara destek çıkarken, hükümete en ağır saldırıları yapanların hedefi şimdi sadece hükümet, dostu da Şam’daki katliamcı.
Nerelere geldiğimizi anlatmak için şu kadarı yeter herhalde. Türkiye’de doğrudan kayıtsız, şartsız Esad’a destek veren gazeteler ve gazetecilerin sayısı İran’dan bile fazla...
Bütün bu hem gülünesi ve hem de acınası hallerin tek bir sebebi vardır. Tayyip Erdoğan’a muhalefet. Fikirler, olaylar, zamanlar, dönemler hiç önemli değildir.
Dünün Kürt düşmanı PKK’lı olur, Ermeni düşmanı Ermeni, Arap düşmanı Esadçı, Sisici olur çıkar. Yeter ki Erdoğan’ın canı sıkılsın, yeter ki hükümete zararı olsun.
Şimdiden söyleyelim. Demokrasi paketi açıklanınca şimdiden peşin itiraz hazırlayanların sesi Kürtler’den çok çıkacaktır. Dakika bir, çıkıp “Ucuza gidiyorsunuz. Sakın, böyle bir çözüme razı olmayın” mealinde analizler yazacaklardır. Birçoğu daha düne kadar çözüm sürecinden dolayı hükümeti ülkeyi satmakla suçluyorlardı.
Tek taraflı yaratılmış bir gerginlikten geçiyoruz.
Aklın, mantığın ve makuliyetin devre dışı bırakıldığı; hükümet ve hükümet başlığı altında yeniliğin, dindarlığın, demokrasinin ve toplumun ortak faydasının hedef haline getirildiği bir sürecin tam içindeyiz.
Son bir hamleyle; sandıkta kaybettikleri ve kaybetmeye devam edecekleri iktidarı geri almaya çalışıyorlar. 2006-07’de bayrağı ve kalpaklı Mustafa Kemal’i keşfetmişlerdi. Şimdi ise, onyıllardır düşmanlık yaptıkları veya kayıtsız kaldıkları ne varsa hepsine birden sarılmış durumdalar. Kürt, Ermeni, Alevi, Arap elde ne varsa. Benzersiz bir ulusalcı savruluş yaşanıyor. Ama bu kez sadece ulusalcı marjinaller değil; CHP ve CHP medyası başta olmak üzere bütün geleneksel kurumlar aynı bayrak altında yürüyor. DHKPC, İP vs. sokaklarda Esadçılık yaparken CHP’nin Şam’a heyet göndermesi, Sisi cuntasına koşması bundandır.
STAR bugün sokak eylemlerinin perde arkasını açıkça ortaya koydu. Eylemleri kutsayanlar önce örgütlerin listesine baksınlar sonra bir daha konuşsunlar derim. Konuşsunlar da nerede demokrasi başlıyor nerede şiddet bilelim:
DHKP-C, Halk Cephesi, Anarşistler, DEV-YOL, Maoist Komünist Parti (MKP), Direniş Hareketi, Devrimci Sosyalist İşçi Hareketi (DSİH), Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB), Türkiye Komunist Partisi- Marksist Leninist (TKP-ML), (Tüm Gençlik Birliği (TGB) vs.
Yan tarafta da CHP...
Görünen o ki hep birlikte son bir kez geliyorlar.
Laiklik, bayrak, Atatürk gibi geleneksel meşruiyet sembolleri tükendiği için elde ne varsa sahaya sürüyorlar.
Perde arkasındaki profil böyle olduktan sonra hayatlarını kaybeden gençler üzerinden yapılan yürek sızlatıcı propaganda şaşırtıcı değildir. O gencecik çocuklar asla bir parçası olmayacakları iktidarın sert kavgasına kurban edilirken; siyaset ve medya onların ölümünü bayraklaştırmaktan medet uman bir politik sefilliği aşamıyor.
Adı terörle bilinen örgütler malum ama 9 gazete birden çatıdan düşerek hayatını kaybeden Ahmet Atakan’ın ölümünü illa da polise bağlamak için yalan haber üretiyorsa orada durmalıyız. Hepimizin Ahmet Atakan ve onun gibi gençlerin hayat emniyeti için sorumluluğumuz vardır. Üstelik, o gazeteler ve yazarları bu gerçeği cesur bir şekilde çizgiye döken Salih Memecan’a karşı bir linç kampanyasına başlamışlarsa...
Mesele, “Gerekirse her fikirden, her etnik gruptan oluruz. Yeter ki Erdoğan’a karşı olsun” sefaletini geçmiş gençlerin hayatı da malzeme haline gelmiştir. Memecan’ın çizgisi bize bunu bir kez daha gösterdi.
Salih Memecan sadece bir gerçeği herkesin gözüne sokmakla kalmadı aynı zamanda aldığı tepkilerle gençlerin ölümünden siyasi güç devşirme arzusu taşıyanların ürkütücü cesaretini de ortaya çıkardı.
İşte orada durmalı. Özellikle de bir hevesle sokağı kışkırtan siyasi hesap sahipleri durmalı.