İnternet yayınlarıyla ilgili bir düzenleme yapıldı. Geçen gün de Meclis’ten geçti bu düzenleme. Şimdi Cumhurbaşkanı’nın onayını bekliyor.
Kopartılan kıyamete bir gerekçe var mı yok mu diye düzenlemeyi gündeme geldiğinden bu yana yakından takip ettim.
17 Aralık’tan beridir el birliği-iş birliği yapmış ‘yeni koalisyon’ düzenlemeye dair, “ifade özgürlüğüne sınırlama var, AB böyle bir Türkiye’yi ne yapsın, tek adam rejimi bu işte” gibi çok ileri ithamlarda bulunuyorlar? Metni defalarca inceledim. Düzenlememin mimarı Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan’ı dinledim.
Şunu fark ettim itiraz edenlerin çoğu “tam incelemedim, ama...” diye başlıyor cümleye. Bir kısmı da “normal şartlar altında sorun değil ama bugün yapılmış olması meşruiyetine gölge düşürüyor” görüşünde.
Son olarak da Sayın Beşir Atalay’a sordum. “Telekominikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) internet ortamında paylaşılan bir içeriğin ehemmiyetine binaen aciliyetle kaldırılmasına karar verebilecek.” Sorum bununla ilgiliydi. “Bu özel durumun sınırı nedir, nasıl karar verilecek?”
Baykal’ın durumu örnek
Atalay, Deniz Baykal’ın başına gelen hadiseyi örnek gösterdi. Baykal’ı Genel Başkanlık koltuğundan indiren görüntülerin, bizzat Başbakan’ın azami çabasıyla internetten kaldırıldığını, kendisinin İçişleri Bakanı olduğu o dönemde konunun mahkemece aydınlatılması için elinden geleni yaptığını ama Baykal’ın davacı gibi hareket etmediğini belirtti.
Sebebini bilemeyiz.
Meselemiz o da değil şimdi.
Düzenlemenin içeriğine bakalım, en iyisi...
Karşı çıkanlar hiç içerikten bahsetmiyor, bahsetseler meselenin öyle olmadığı ortaya çıkacak çünkü.
Zaten dert de ifade özgürlüğü değil; Akif Beki’nin dediği gibi paralel yapının stoklarının elde patlayacak olması endişesi...
Onları rahatlatır mı bilemem ama azami 24 ila 48 saatlik bir zaman dilimi var; kime kişilik suikastı yapacaklarsa, kimin dikiz görüntülerini, montajlanıp servise hazır halde tutuluyorsa “organize” bir çalışma ile 24 saatte epey hafriyat oluşturabilirler.
Trafik bilgilerinin muhafazası da itiraz edilen hususlardan biri.
İddia o ki devlet internetteki yazışma içeriklerini fişlemek amacıyla saklayacak.
Gerçek ise şu:
Tıpkı AB’de olduğu gibi en çok 2 yıla kadar, o da elbette içerik olmaksızın yani “kim kime ve ne zaman bir gönderide bulunmuş”la sınırlı olan bir muhafaza söz konusu. Ama fişleme algısı oluşturabilmek için bu detaya girilmiyor bile.
Biraz geç olmadı mı?
Esasında düzenlemenin iki ayağı var.
Biri kişi haklarının ihlali. TİB’le hiç ilgisi yok bunun. Kişi yapılan bir yayın nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini düşünüyorsa içerik sağlayıcıya ya da sulh ceza hakimine başvurarak yayının kaldırılmasını isteyebilir. Hakim başvuruyu 24 saat içinde karara bağlamak ve Erişim Sağlayıcılar Birliğine iletmek durumundadır. Karar şikayetçinin lehine ise en geç 4 saat sonra uygulamaya konur. Fark şurada, önceden çıkması bu tür durumlarda karar aldırmak 5-6 gün sürüyor ve karar realize edilemediğinden genelde site kapatma cezası veriliyordu. Şimdi ise süreç hızlı ve etkin hale getiriliyor.
Özel hayatın gizliliği bahsinde ise kişi TİB’den erişimin engellenmesini isteyebilir. TİB Erişim Sağlayıcılar Birliği’ne bildirecek 4 saat içinde içeriği geçici olarak yayından kaldırtır. Kişi 24 saat içinde sulh ceza’ya başvurmak zorunda. Aksi durumda 24 saat sonra geçici tedbir kalkıyor. Mahkeme şikayetçi lehine karar verirse ilgili görüntünün siteden kaldırılması geçici kararı daimi karara dönüşmüş olacak. Aksi de mümkün tabi ki...
Olay budur! Düzenlemeye karşı çıkmanın sebebi, operasyonun ikmal alanlarından birini zayıflatacak olmasıdır.
Evet, düzenleme 17 Aralık süreciyle ilişkilendirilebilir.
İnsanların sosyal medyada “konuş konuş, kasetin yayınladığında bakalım konuşabilecek misin” diye tehdit edildiği, insanların yıllardır dinlenerek ve dikizlenerek hazırlanan şantaj kasetleriyle susturulduğu ya da konuşturulduğu intibasının oluştuğu, güvensizliğin kol gezdiği bir ortamda böyle bir düzenleme için ancak “biraz geç olmadı” mı eleştirisi yapılabilir.