Serdar yok gel Necip, Franco yok gel Necip, Ersan yok gel Necip, Sivok yok gel Necip, Veli yok gel Necip, Atiba yok gel Necip... Ve olmayanların gö-
revinde Necip varsa, varsın onlar olmasın...
Necip bir Necip’i oynadığında alkış almıyor sanki!
Ne zaman ikinci adam görüntüsünde görev ona düşse, kimilerimizde bir kuşku doğuyor!
Sağ bekte görev yaparken kuşkularımızı haklı çıkardığı oldu. Ama özrü vardı. Asıl işi o değildi, hoş gördük... Necip artık iş bitiren joker’i durumunda Beşiktaş’ın. O elinizde ise kâğıdınızı mutlaka açacaksınız gibi bir güven vermekte.
Dar kadrolarda bu tür adamlar çok önemli, çok değerli. Bir adamınız eksildi mi dara düşmüyorsunuz. O var...
Kadronuz genişliyor onlarla.
Opare de tanınmayan, bilinmeyen adamdı geldiğinde. Geldiği Porto, ikinci takımında bile kadroya almıyormuş!
Hızı, çabukluğu dikkatimizi çekti önce. Bir de zorlu maçta görelim, dedik. Sağ bekti ama solda gereksinme olduğunda orada oynattı Biliç. İdmanda görmüştü verimini. Adam hemen formayı kaptı. Erciyes maçı öncesi sakatlanmasaydı, maç için ısınırken sakatlanan Serdar’ın yerine mutlaka o oynardı. Şimdi aklımıza “Serdar yoksa Opare var” gibi bir güven duyuran bilgi yerleşti...
Kimi uzun süreli, sık sık sakatlıkların oluştuğu dar kadrolu bir takım için bu tür adamlar büyük zenginlik.
BJK kendisinden dört kat fazla transfer harcaması yapmış GS ile eğer ligde atbaşı yarışmakta ise bunun temelinde bulunan değerlerin başında, transferlerinden verim almayı ya da verim alabildiği transferleri yapmayı başarması yatıyor. Daha ucuz, ama daha verimli.
Kim tanıyordu Beşiktaş’a gelmeden önce, Franco’yu, Motta’yı, Oğuzhan’ı, Olcay’ı, Veli’yi... Hatta Atiba’yı... Kim güveniyordu Gökhan’a?
Ara transferde getirilen Opare, Tolgay, Miloseviç ülkemizde birer bilinmez idiler... İkisi takımın güvenilirlerinden oldu hemen. Kim bilir sakatlanmasaydı Miloseviç de öyle olacaktı...
Gelmeden ünlerini kazanmış Demba Ba ile Sosa var!
Onlar da yaptıkları üne yaraşır oynamaktalar. 15-20 maç kendilerini bulmaları beklenmedi!
Kerim kendini Beşiktaş’ta geliştiriyor...
Beşiktaş bir yandan stadını yükseltiyor, bir yandan Avrupa’da ve ülkede umutlu yarışlar koşuyor.
“Efendim borcu şu kadar” diye, alacaklarını düşmeden hesap kabartarak durumu karalamaya kalkışanlar çıkıyor!
Onlara şaşıyorum.
İçinde bulunulan koşullara bakmadan, elde edilenleri görmeden, zorunlu yatırımlar nedeniyle düşürülemeyen borçla, yapılanları sinsice karartmak istiyorlar...
Anlamıyorum.