İBB Genel Sekreter Yardımcısı Meltem Şişli’nin, İSMEK’te görevli başörtülü kadınları aşağılayan, yaşam ve giyim tarzlarıyla alay eden, kadınlık onurlarını zedeleyen seviyesiz davranışları 31 Aralık’ta ortaya çıktı.
Önce hiçbir tepki vermedim. Zira hakarete uğrayan kadınların samimiyetsizlikleri mağduriyetlerini gölgede bırakmıştı.
Çünkü 19 Ağustos’ta muhatap oldukları bu çirkin davranışı “İşimizi kaybederiz” endişesiyle aylarca sineye çekmiş, işten çıkarılınca hemen hatırlayıp(!) tepki vermişlerdi.
Bu onursuz davranışı daha o gün ifşa etselerdi şahsen benim saygı ve desteğimi hak ederlerdi. Oysa şimdiki tepkileri başörtüsü için değil, işten atıldıkları içindir. Onun için de başörtüsü hassasiyetinden ziyade istismar söz konusudur.
Ancak bu samimiyetsizlik, o çirkinliği ortadan kaldırmıyor.
Ama karşı mahallede bir haftadır sergilenen samimiyetsizliği de teessürle izliyorum...
Birincisi İBB, daha olay ortaya çıktığı gün peşinen yalanladı.
Daha sonra Meltem Şişli “masum ve mağdur” bir eda ile kendi kendini şikayet etti!
İBB Sözcüsü Murat Ongun da bu şovu sosyal medya hesabından paylaştı. Murat Ongun’u tanıyanlar, bu paylaşımın Meltem Şişli’ye ne denli büyük bir destek anlamına geldiğini de çok iyi bilirler.
Tabii ki bu aşamada gözler Sayın Ekrem İmamoğlu’nun üzerindeydi. Kadına, başörtüsüne değer verdiği için takınacağı tavır merak ediliyordu. Ama Sayın başkan nedense bu önemli konuda günlerce ağzını açmadı. Mecbur kalınca da, “İnceleme başlattık” diyerek geçiştirmeye çalıştı.
Ve, çok iyi tanıdığımız orta saha manevraları...
“Benim olduğum hiçbir yerde hiçbir arkadaşım, hiçbir kimseye inancından, yaşam biçiminden, giyim ve kuşamından dolayı hiçbir şekilde hakaret edemez."
Demirel neyiniz olur sayın başkan?
Bol “hiçbir”li cümleler kurdunuz ama asıl konu hakkında “hiçbir” şey söylemediniz...
Bir bürokrat gibi “inceleme, soruşturma” arkasına gizlenemezsiniz. Savunduğunuzu iddia ettiğiniz değerler size bu konuda net bir tavır vazetmiyorsa değersizdir.
Derken bir hafta sonra da Sayın Kılıçdaroğlu konuşmak zorunda kaldı: “Ekrem Bey söyledi, yani eğer bu eylem, faaliyet ya da söylem doğruysa kesinlikle olmaz, olmaz yani, olmaz…”
Ne demek “doğruysa” Sayın Kılıçdaroğlu?
Ayyuka çıkan bu rezaletin doğru olup olmadığını gerçekten öğrenememişseniz o koltukta hiç oturmayın.
Doğru olduğunu bildiğiniz halde (ki, çok iyi biliyorsunuz), “Hakarete uğrayanlar da bizim kadınlarımız, bu ne terbiyesizlik” diyerek gereğini yapmıyorsanız o onursuzluklara ortak olursunuz.
Bu arada dikkat ederseniz sadece “kadına saygı” konusunda tavır sergilemenizden bahsediyorum. Yoksa sizden başörtüsüne samimi bir saygı beklemiyorum.
Gelin görün ki kendi yandaşınızı, haksız olsa da korumayı tercih ettiniz. İnsanları enayi yerine koyarak algı oyunlarıyla geçiştirmeye çalıştınız.
Şimdi sözcünüz Meltem Şişli’nin, görevlendirilen beş müfettişe ifade vereceğini söylüyor. Artık bunun bir önemi yok artık. Siz “kadına saygı”yı bile ayrıştırdınız ve samimi vicdanlarda kaybettiniz.
Tabii ki bize yıllardır “eşitlik, kadına saygı” masalı anlatan yandaşlarınızla birlikte…