Önümüzdeki dönem dünyada büyük değişmeler bekleniyor ama nasıl bir düzen kurulacağı bilinmiyor. Bu dönemde ülkemiz önemli bir konumda olacağı için buradan başlayıp dünyayı değerlendirmeyi düşünüyorum.
En önemli sorunumuz dış politika olacak çünkü düşünmediğimiz bir rolümüz olabilir. Dünyada her zaman güç dengeleri oluşmuştur ama şimdi terazinin kefesinde kimlerin olduğu bilinmiyor. Mesela İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir tarafta ABD diğer tarafta SSCB vardı ve bunların birbirlerinin düşmanı olduğu düşünülürdü. Benim modelim tamamen farklıydı ve bu iki güç, başta Avrupa olmak üzere, dünya üzerinde bir egemenlik kurdular ve bu düzene karşı çıkan her ülkeyi dengeyi bozmakla suçladılar. Bugün de kolay kabul edilmeyecek bir dünya modeli düşünüyorum ve yeni yapının temelinde yine eski güçlerin olduğunu zannediyorum.
***
Bundan önce bir modelim vardı ve Obama-Putin-Erdoğan’ın yeni yapı hakkında uzlaştıklarını söylüyordum. Ancak bir denge üçlü bir yapı tarafından kurulamaz. Kurulursa bozulma ihtimali yüksektir. Yine ikili bir yapı oluşturulacağını ve Türkiye’nin dengenin bir tarafında olacağını ve taraflar arasında eşitlik sağlanacağını düşünüyorum. Bu modele göre ABD bir tarafta, Rusya ve Türkiye ittifakı diğer tarafta olacak. Bunun sebebi Rusya’nın bölgeyi kontrol edecek gücünün olmaması ve Türkiye’nin bu eksikliği dolduracağının düşünülmesidir.
Bu durum önümüzdeki dönemde ülkemizin savunma duygusu yerine, barış sağlamakla yükümlü olduğunu düşünmesidir. Türkiye vazgeçilebilecek bir konumda değildir ve giderek diğerleri kadar etkin olacağı düşünülebilir. Bunu bir övünç olarak söylemiyorum. Bu durum Türkiye’nin bir sorumluluğu olduğunu da gösterir. Şüphesiz böyle bir model Avrupa ve Çin güçleri tarafından kabul edilmeyecektir. Rusya ile Ukrayna ve o bölgedeki ulusların kavga etmesi Avrupa’nın yeni yapıya itirazlardır. Böyle bir yapıyı ülkemizin kabul etmesi zordur. Çünkü Rusya’nın en büyük düşmanımız olduğu söylense bile bu dengeler hesaba katıldığında yanlıştır. Rusya’da nüfusun artmadığı ve önümüzdeki dönemde oradaki Türk nüfusun Rusları aşacağı hesapları da devrededir.
Yeni dönemde, dış politikamız bölgesel güçler ölçeğinde düşünülmemelidir. Geçmişte ülkemiz kontrol edildiği için gerçek bir rol oynayamadık. Dış güçler içimize yerleştiler ve birbirimizin siyasi rakibi olduk. Demokrasi ülkenin içinde çatışan taraflar olarak algılandı oysa bu rekabetti ve etkili olan kazanıyordu. Nasıl bir politika izleneceği aklın bir ürünü olmalıydı ve her siyasi partinin bir dış görünüşü olduğu için taraflardan hangisi seçilirse seçilsin ülkenin o günkü dış politikasına yakın olmalıydı.
Öte yandan dış politikanın ayrılmaz bir parçası olan ekonomik politika da izlenecek dış politikaya uygun olmalıdır. Bugün cari açığımızın büyüklüğü ve bunun azaltılmasının üretimi düşürecek olması bu politikanın gözden geçirilmesini ve yeni bir politika izlenmesini gerektiriyor. Genel görünümün şöyle olabileceğini düşünüyorum: Bölgede petrol gelirlerini kontrol eden güçler ülkemizde yatırıma teşvik edilmeli ve bunun karşılaşacakları sorunları çözeceğini ve bu konuda ülkemizin sorumlu davranacağını anlatmak gerekir.
Bölgesel eğitimin amacı; sadece Türkçe öğretmek olmamalı aynı zamanda iyi yetiştirilmiş, bütün insani değerlere sıcak bakan yaratıcı zihniyette kişiler yetiştirmek olmalıdır.